CHP'de TÜZÜK KURULTAYI NEDEN YAPILMAZ !
Hangi konuşmasıydı, tam hatırlamıyorum, 12 Haziran sonrası acilen tüzük kurultayının yapılacağını müjdeliyordu.
Yıllarca parti içinde yaşanan iç çekişmelerin yerinin, tabanın vereceği kararlarla oluşacak olan yönetimlerin öncülüğünde, demokrasi vaat ediyordu Sn. Kılıçdaroğlu.
Henüz 12 haziran üzerinden birkaç gün geçti geçmedi, parti içi muhalefet, çok gerekli imiş gibi olağanüstü kurultay talebinde bulunmaz mı?
Ne diyebiliriz ki, demokratik bir talep.Herkesin kendine göre birtakım doğruları var ama bu talebin doğruluğuna asla inanmıyorum..Çözüm yolunun, olağanüstü kurultay değil,önümüzdeki olağan kurultay sürecinde uygulamaya sokulması gereken tüzük kurultayının acilen toplanması olmalıydı.
İlk MYK toplantısı ardından, tüzük komisyonunun oluşturulacağı ve çalışmaların bitiminde gereğinin yapılacağı,ucu açık bir açıklamadan sonra parti içi demokrasi uygulamasının başka bahara kaldığını anlamak için herhalde cin olmaya gerek yok.Üzücü,hem de çok üzücü bir karar.Umarım en kısa sürede bu yanlıştan dönülür.Özgür bırakılsın parti tabanı,yanlış tercih yapılacaksa eğer,yanlışı partinin gerçek sahipleri yapsın.Genel Başkanın kişiliğinde gelişerek şişmiş olan parti yelkenlerinin tekrar güç kaybetmesine sebep olacak girişimlerin halk nezdin de karşılığı olmadığını görebilmek hiç de zor değil.Yinede genel başkan, imza toplandığı taktirde gereğini yapacağını ve imza vermemeleri konusunda delegelere telkinde bulunulmamasını demokrasi gereği kamuoyuna açıklamada bulunmuştu.Sn.Genel Başkan yeterli imza toplandığı taktirde partiyi kurultaya götüreceğini açıklayınca aklıma sayın Demirel geldi.İktidardı Demirel.
Enflasyon üçlü rakamlarda, işsizlik,yoksulluk,yolsuzluk artık yaşamın bir parçası ve her gün onlarca gencin vurulduğu terörün pençesinde kıvranan bir ülke düşünün.
Ama ne gam.
İktidarının sürmesinden daha önemli ne olabilir ki?
Varsa bir memnuniyetsizlik, mecliste 226 nın bulunması ve hükümetin düşürülmesi tavsiyesi ile karşı karşıya bırakılan çaresiz bir meclis muhalefeti vardı.Bir şeyler yapılmak istense de yapılamıyordu, adım adım 12 eylül darbesine doğru yol alırken, yinede,
İşsizliğe,yoksulluğa,yolsuzluğa,teröre karşı yüz binler yürüyordu, belki demokratik bağımsız özgür bir Türkiye özlemi gerçekleşir diye.
Ama karşılığında “Yollar yürümekle aşınmaz, bırakın yürüsünler” dendi.
Biz de hep yürümeye devam ettik ve edeceğizde.Ta ki hayallerimiz gerçek olana dek.
Parti yönetimine olan örgüt desteğinin artarak devam etmesi için tüzük kurultayının toplanması, tarihi bir öneme sahipti.İmza toplama girişiminin partide derin yaralar açacağı öngörüsünün ortaya konamaması, sıkıntılı bir sürecin başlangıcı olacağını göstermekte.
Sn.Kılıçdaroğlu’da bugün bulun yeterli imzayı ,olağanüstü kurultayı toplayalım derken verdiği tüzük kurultayı sözü satır aralarında işaret edilse de unutulmuşa benziyor.
Aslında tüzük kurultayının yapılmayışını herkesin farklı şekilde okuması doğal hale geldi.
Düne kadar ihtiyaç olarak görülen bir şey, bugün neden ihtiyaç olmaktan çıkmıştır.Oysa parti içi demokrasi yürüyüşüne o kadar çok ihtiyaç var ki. Parti içinde yaşanma ihtimali olan iç çekişmelere mahal bırakmadan soruna acil çözüm tüzük kurultayı kararı idi.
Şeytanın avukatlığını yapmak istemiyorum ama görünen köy de kılavuz istemiyor. Demokratik bir tüzüğün yapılmaması önümüzdeki kurultay takviminin yine geçmişte olduğu gibi anti demokratik yöntemlerle sonlandırılacağının resmi olarak karşımıza çıkarılacaktır.
Demokratik bir tüzük demek, 2012 yılında yapılacak olan olağan kurultayda Sn. Kılıçdaroğlu dışındaki yönetim kadrolarında hissedilir bir değişim, ihtimal dahilinde.Öyleyse geriye tek çözüm kalıyor!
O da tüzük kurultayı yapmayarak gelecek kurultayda etkinlik kazanmak ve 2014 yerel seçimlerinde söz sahibi olmak.Malesef üzücü, ama konuşulan bu..Bu yorumun gerçek dışı bir varsayım olarak görülmesinin oldukça güç olduğu kanısındayım.
Şahsen, kimin gideceği kimin geleceğinden ziyade, parti içi demokrasi kanallarının açılarak, özgürce parti organlarının belirlenmesinden yana olduğumu söylemeliyim.Burada ulaşılması gereken hedef parti içi demokrasi olmalıdır.,Ayrıntılarda boğulup kalmak partiye bir şey kazandırmamakla birlikte çok şeyi alıp götürdüğünü görmek gerekir.
Parti içi demokrasiye olan inancımı pekiştirmek ve meramımın daha iyi anlaşılması için karıncanın hacca gidiş hikayesi ile yazımı sonlandırmak istiyorum.
“ Karınca hac’ca gitmeye karar vermiş.Karıncanın hızı hepimizin malumu.Herkes bu hızla asla hacca gidemeyeceğini ve bu sevdadan vazgeçmesi telkininde bulunmuş.Ama karınca uyarıları dikkate almadan hayalini gerçekleştirmek için yola koyulmuş.Eğer öleceksem inandığım yolda ölürüm” demiş.
Bu, insanın hayallerinin gerçekleşmesi için verdiği onurlu bir mücadeleden başka bir şey değil.
Kısaca yürümeye devam, ta ki hayallerimiz gerçek olana dek, bu uğurda yarı yolda kalsak ta,hayallerimize ulaşamasak ta.
En azından karıncanın ortaya koyduğu inanç ve cesareti bizlerinde göstermesini demokrasinin bir gereği olarak görmeliyiz diye düşünüyorum..Saygılarımla.
Hasan TEMEL hasan@temel.us