CHP, 34.Olağan Kurultay Öncesi
Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği 33. olağan kurultayı parti açısından önemli bir dönemeçtir.
Tıpkı 1973’de Sayın Bülent Ecevit’ in, devletçi geleneğin temsilcisi olan CHP’nin ikinci genel başkanı rahmetli İsmet İnönü’ye karşı emek eksenli parti politikalarını öne çıkararak CHP genel başkanlığına seçilmesi gibi.
Her iki dönemde de parti içinde ve seçmen bazında esen değişim ve dinamizm rüzgarları partinin ivme kazanmasına sebep olmuştur.
Ama zaman içinde yapısal ve ideolojik devrimlerin partide süreklilik kazanamaması nihai hedefe ulaşılmasını engellemiştir.
1973’den sonra ikinci kez yakalanan bu fırsatın heba edilmesi emek çevrelerinde az da olsa var olan umutlarının tamamen tükenişi olacağından partiye sol eksenli bir yol haritasının çizilmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Siyaset asla duygusallığı kaldırmaz. Partiler sürekli bir fabrika gibi üretim içinde olmak zorundadır.Siyasi partilerin üretimi de toplumsal menfaat gözeten politikaların halk yararına sunulmasıdır.
Parti içinde yaşanan temel eksiklik politika üretiminin olmayışı olduğunu söyleyebiliriz.
Bazı Cumhuriyet Halk Parti’li dostlarımın alınganlık göstermesine sebep olmak istemesem de yinede söylemek zorundayım.Sadece laiklik ve cumhuriyet eksenli politikalarla bir yere varılamayacağı artık görülmelidir.
Bir partinin varlık sebebi laiklik gibi cumhuriyetin temel değerleri ise bunlar üzerinden yaratılan spekülasyonlara karşı sürekli savunma pozisyona geçmek, ülke yönetimine ilişkin parti politikasızlığı işaretlerinin zihinlerde oluşmasına sebep olduğunu görmeliyiz..
Cumhuriyetin temel değerleri yani kısaca Atatürkçülük toplumun ortak paydası olarak görülmeli ve herkes kendi tekeli altına alma çabasından uzak durmalıdır.Bu uğurda verilecek kavga toplumun ortak paydası olma mücadelesi olmalıdır.
Fakat oy uğruna Atatürk ilkelerinden sapma politikalarının sağ partilerin ortak davranış şekli olduğunu da biliyoruz.
Çünkü kuruluşu kurtuluş savaşına dayanan ve bu ülkenin kurucusu olan Cumhuriyet Halk Partisinde Atatürk devrimlerinin tartişılması ne kadar abesle iştigal ise dışa dönük çalışmalarda da sadece bu eksende politika üretiminde bulunmak o derece anlamsız ve yersiz olduğunu düşünüyorum.
Zaten CHP’nin varlık nedeni bu ilkeler değil mi?
Cumhuriyet Halk Partisinin olmazsa olmazları olan cumhuriyetin temel değerleri asla tartışma konusu yapılmadan devrimlerin geliştirilmesi ve statükoya mahkum olmuş parti politikalarının değişime tabi tutularak emek eksenli değişim rüzgarlarının fırtınaya dönüştürülmesi her partilinin temel görevi olmalıdır.
Tamda bu noktada iki yıl önce sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa seçildiği kurultayda partililere ve halka verilen mesajlarda yukarıda ifade etmeye çalıştığımız anlayışın bütün izlerini görmenin yarattığı heyecanın akıllardan silinemediğini görmek Cumhuriyet Halk Partililer açısından önemli bir kazançtır.
Ne diyordu CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ?
-Zihniyet değişimi…
-Özgürlükçü sol…
-Emek ağırlıklı ve eksenli bir parti…
-Parti içi demokrasi…
-Demokratik bir tüzük…
-Sol politikalarla bezenmiş gerçek bir sol parti…
-Kısaca, hala anlamakta güçlük çektiğim ve üzerinde kıyametler kopartılan “Yeni CHP” diyordu.
Tüm bunlar yaşanırken henüz söylem halinde olan yeni CHP kavramına karşı geliştirilen
şiddetli parti içi direnişin anlaşılması mümkün değil desek de bu direniş statükoya olan bağlılığın bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir.
Ayrıca verilen her mesaj sosyal demokrat bir partide olması gereken özellikler olsa da parti içi direnişin bir diğer nedeni parti politikalarında yaşanması olası değişimlerle birlikte yapısal ve kadro değişimlerinin de etkili olduğu görülmektedir.
Mevcut yönetimle fikir ayrılığı içinde olanların parti disiplini çerçevesinde verecekleri mücadele saygı ile karşılanmalıdır. Zaten sol,sosyal demokrat bir partide başka bir şey de beklenmemelidir..
İki yıldır parti içinde yaşanan eksen kayması,yeni CHP,tüzük kurultayı,parti içi demokrasi ve sık sık değişime tabi tutulan MYK’nın süreklilik kazanamaması ve ortaya çıkan sorunlar değişim ve dinamizm rüzgarlarının fırtınaya dönüşmesini örselediğini biliyoruz.
Ama esen rüzgarların yavaşladığına tanıklık etmiş olsakda fazla bir şeyin kaybedilmediğini düşünüyorum.
Yaşanan bu sürecinde artık sonunun geldiğini söyleyebiliriz.
Kurultayla birlikte yepyeni bir dönemin başlayacağına ve yeni CHP kavramının içinin doldurulacağına ve önümüzdeki yerel ve genel seçimlere bu şekilde partinin taşınacağına inancım tam diyebilirim.
Artık sözün bittiği yerdeyiz. Son söz kurultayın ortak iradesinde.Yeni PM ve MYK’nın başarısızlık noktasında hiçbir mazereti olamaz ve olmamalı. Parti içi dönüşümün yanı sıra yerel ve genel seçimlerde başarılı olmak gibi tarihi bir sorumluluk taşıdıkları bir gerçek.
Son söz olarak 17-18 Temmuz’da yapılacak olan CHP 34.olağan kurultayının partililere, halka ve ülke siyasetimize şimdiden hayırlı olmasını ve Kaz dağları (İda) nın doyumsuz güzelliklerini yaşamak için bir haftalığına köyümün yollarına düşeceğim.
En kısa zamanda yeniden buluşmak dileği ile esen kalın.
Hasan TEMEL hasan@temel.us