Kadının olmadığı yerde...

Dünyada kadın ve erkek nüfus arasındaki fark çok az.

 

Neredeyse eşit diyebiliriz.

 

Bu ülkemiz içinde geçerli.

 

Her insan, yaşamı boyunca, kadın olsun erkek olsun üretken, ülke ekonomisine katkıda bulunmalı.

 

Acaba,nüfus oranlarında var olan bu eşitlik,üretim ekonomisine katkı noktasında da söz konusu olabilir mi?

 

Bunun bir ülke için gelişmişlik noktasında önemli bir kıstas olduğunu düşünüyorum.

 

Kadınların çalışma hayatındaki yeri ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.

 

Özellikle ekonomik anlamda gelişmemiş ülkelerden, gelişmiş Batı Avrupa ülkelerine  doğru gidildikçe çalışan kadın sayısında artış olduğunu görüyoruz.

 

Başka bir deyişle, eğitim seviyesi yükseldikçe, çalışan kadın sayısında artışın,eğitim seviyesi düştükçe, çalışan kadın sayısının azaldığını söyleyebiliriz.

 

Erkek egemen toplumlarda, kadının iş hayatında pek yeri olmadığı gibi çalışmasına karşı çıkılmakta.

 

Kadının yerinin evi olduğu,ev işleri,çocuk bakımı ve eşinin gereksinimlerini yerine getirmek gibi görevler yüklenen kadınların, çalışma hayatında yer bulamamalarının, islam dinine dayandırarak açıklanması ayrı bir üzüntü kaynağı.

 

Bu, bedevi-arap kültürünün etkisinde kalanlarca kadınlara dayatılan çağdışı bir anlayış.

 

Ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar,yaşamlarını idame ettirebilmeleri  için baskılara boyun eğmek zorunda kalmaktadırlar.

 

Ülkemize baktığımızda, kadınların üretim ekonomisinde yeteri kadar yer alamadıklarını, erkek egemen yapının hüküm sürdüğünü, ve kadınlarımızın ekonomik özgürlüklerinin olmadığını görüyoruz.

 

Bu çağdışı muhafazakar anlayışın ortadan kalkması için ne yapılmalı?

 

Öncelik, kadınlarımızın eğitim seviyesinin yükseltilmesinde olmalı.

 

Ayrıca,meslek sahibi yapılarak ekonomik özgürlüğe kavuşturulması ve güven duygusunun geliştirilmesi yönünde çalışmalara ağırlık verilmesi gerekir.

 

Bu çalışmalara paralel olarak, siyasi partilerimizde, kadınlara olan bakış açılarını değiştirmeleri gerekir.

 

Kadınların ve gençlerin partiler için vazgeçilmez unsurlar olarak görülmelerine karşın nedense varlıkları pek hissedilmemekte.

 

Siyasi partilerimizin tüzüklerine ve programlarına göz attığımızda kadının toplum içindeki öneminden mutlaka söz edilmekte ve kadınların siyaset kurumlarına kazandırılabilmesi için %25-33 gibi temsili için kotalar öngörülmekte.

 

Acaba bunun övünç kaynağı olarak görülmesinin doğruluk derecesi nedir?

Erkekler tarafından tanınan bu kota kadınlar açısından  bir lütufmu dur?

 

Oysa, çağdaş toplumlarda eşitlik ilkesinden asla taviz verilemez.

 

Kadın ve erkek eşitliğini savunmak adına, kurulların oluşumunda sayısal eşitlik veya kota oranını yakalamak isterken nitelik erozyonu ile karşı karşıya kalma tehlikesi asla göz ardı edilmemelidir.

 

Son tüzük kurultayında CHP, kadın kotası yerine cinsiyet kotasını getirerek demokrasimiz açısından önemli bir hizmette bulunmuştur.

 

Sonuç itibarıyla,konuya kadın erkek olarak değil, insan gözüyle bakılmalı,kadınlarımızın,hak ettikleri oranda(bu asgari %50 dir.) siyaset kurumlarında yerlerini alabilmeleri için, eğitim seviyelerinin yanı sıra ekonomik özgürlüklerini kazanmaları yönünde yapılacak çalışmalarla gerçekleşecektir.

Saygılarımla.

 

Hasan TEMEL    hasan@temel.us