Kurultay Sonuçları ve Beklentiler...

Uzun yıllardır özlemini çektiğim bir kurultaydı.

 

Bir tarafta katılımcıların coşkusu diğer yanda siyaset üretiminin en üst düzeyde olması.

Başka ne bekleyebilirdim ki?

 

Öncelikle her partili kurultay iradesine saygı duymalı.

 

Ortaya çıkan bir memnuniyetsizlik varsa eğer hiç kimse kendisini parti çalışmalarından  soyutlayarak değil tam tersine düşünce birliği içinde olduğu yoldaşları ile  ekipleşerek yönetim kadrolarında yer alma mücadelesi vermeleri ve partilerine hizmet etmeleri en doğru yöntem olacaktır.

 

Samimi olmak ahlaklı siyasetin temel gereğidir.

Önce samimi olacağız.

 

Görülen o ki genel başkan sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi artık Cumhuriyet Halk Partisinde ekip siyaseti izlenecek.

 

Parti yönetim kadrolarının çalışmalarından memnun olmayanların parti disiplini dahilinde örgütlenmeleri bir partililik görevi olacaktır.

 

Artık partide ikinci adamlık döneminin kapandığı ve örgütte karşılığı olmayanların parti yönetim mekanizmalarında yer alamayacakları açıkça genel başkan tarafından beyan edilmiştir.

 

Bu kurultaydan çıkan en somut sonuç artık Cumhuriyet Halk Partisinde genel başkan sorununun olmadığıdır.

 

Genel kurul üyeleri ve partililerden aldığı sonsuz kredi ile sayın Kılıçdaroğlu ve yönetim kadrolarının artık hiçbir mazeretleri kalmamıştır.

 

Önümüzdeki üç yıl içinde yapılacak olan yerel-genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarılı olmak zorundadırlar.

 

Bazı yazılı ve görsel basın organlarında yeni CHP kavramının rafa kaldırıldığı iddia edilse de böyle bir düşüncenin asla söz konusu olmadığını düşünüyorum.

 

Bunun en somut izahı genel kurul üyelerinin parti meclisine taşıdıkları isimlerde gizlidir.

 

Kimdir bunlar?

 

Listede adı olup genel kurul üyelerinin teveccühünü kazanan Ercan Karakaş, Murat Karayalçın, Haluk Koç ve hiçbir listede adı olmadığı halde listeyi delen Fikri Sağlar ve İlhan Cihaner.

 

Bu isimlerin geçmişte bir siyaset ekolünün temsilcileri olduğunu unutmamalıyız.  

 

Genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun özgürlükçü sol, sosyal demokrat söylemleri ile yukarıda isimlerini saydığımız ve sayamadığımız değerlerin ortak noktada buluşmasından dolayıdır ki genel kurul üyelerinin desteğini almışlardır.

 

Kurultay sonuçlarından çıkan bir önemli noktada örgütün parti içi tasfiyeye karşı bir duruş sergilemesidir.

 

Bu karşı duruşun, parti içi tüm kesimler tarafından destek bulması ile birlikte bu anlayışa uygun siyaset yapmak artık zorunluluk haline gelmiştir.

 

Acaba genel kurul üyelerince seçilen bu kadro değişime ve demokratikleşmeye öncülük edebilir mi?

Bence edebilir. En küçük bir şüphe dahi duymuyorum.

 

Yeter ki tüm partililer sonuçlara saygı göstersin ve bir yandan parti içi disiplini altında muhalefet görevini yerine getirirken diğer yandan partinin tüm etkinliklerinde yer alsınlar.   

 

Değişime gelince, kurultay çalışmalarında halkın istediği bütün alanlarda köklü değişimlere yandaş olunduğu açıkça ortaya konmuştur.

 

Buda geçmişte olduğu gibi sadece Atatürkçülük, Laiklik, Cumhuriyet gibi temel kavramlar üzerinden siyaset geliştirmekle değil halka dokunan halkın taleplerine kulak veren bir siyaset üretiminde bulunmaktan geçeceği artık görülmelidir.

 

Kurultay sonuçlarını ve sonrasını sistematik bir yöntem izlemeden daldan dala atlayarak kısaca değerlendirmeye çalıştım. Herkesin düşüncelerime katılmasını beklemek gibi bir aymazlığın için de olmam mümkün değil. Sadece kendi doğrularımı sizlerle paylaşarak  kurultay sürecini burada noktalıyorum. Saygılarımla.

 

Hasan TEMEL               hasan@temel.us