POLİTİKACILAR BİRBİRİNİ NEDEN SEVMEZ !

Siyasi yaşamımızda bir sevgi eksikliği lafı almış başını gidiyor.Belki de siyasetçilerin ortak düşünce birliği içinde olabildikleri tek nokta.Şahsen bende sevgisizliğin had safhada yaşandığına inananlardanım.Ama bizim bu konuda yaptığımız şey bir tespitten öteye geçmemekte.Yapılan tespitin altını doldurulamıyorsak veya doldurmak gibi bir çaba içine girmekten kaçınıyorsak ortada bir sorun var demektir.Öyleyse bu sorunu nasıl gidereceğiz.

Sevgisizliğin bir nevi hastalık olduğu tespitini yaptığımıza göre bu hastalığa yakalanmamızın sebepleri üzerinde kafa yormamız gerektiğine inanıyorum.Aksi taktirde doğru tedavi yöntemlerini geliştiremediğimiz de siyasi yaşamımızı her geçen gün birbirimize zindan etmekten öteye geçemeyiz.

 

Gelin bu sevgisizliğin nedenleri üzerinde biraz düşünelim ve elimizden geldiğince sorunun çözümüne katkı sunmaya çalışalım.Karınca kararınca düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

01- Kanayan yara:Siyasi partiler yasası ve seçim kanunu.

 Bakıyoruz,siyasi partiler yasasına, %10 gibi inanılmaz haksızlıkları bünyesinde barındıran

bir seçim baraj ucubesi ile yüz yüzeyiz.Sormak isterim size, baraj sorunu olan bir parti üyesinin, bu koşullarda baraj üstü bir parti üyesi isek bize karşı sevgi beslemesini bekleme hakkını kendimizde görebilirmiyiz?.Halkın o partiye vermiş olduğu milyonlarla ifade edilen oy desteği baraj ucubesinden dolayı bir savaş ganimeti gibi barajı aşan partilere aldıkları oy oranında dağıtılmasının hangi akla mantığa sığdığını söyleyebilirsiniz..Ondan sonrada siyasette insanlar neden birbirini sevmez diye hayıflanmaktan da geri kalmayız..Sayısı yüzbinlerolan bu parti üyeleri %10 seçim barajının mimarlarını neden sevsin.  

02- Hazine yardımı.

Siyasi partiler, ticaret yapması yasak olan ve varlığını hazine yardımı ve üyelerinden almış olduğu bağış ve aidatlarla sürdürmeye çalışan kurumlardır.Bugün itibarıyla hazine yardımından yararlanabilmek için mecliste gurup kurma veya en az % 7 oy alma zorunluluğu getirilmektedir.Bu hangi demokrasi anlayışının bir ürünü ki bu oranın altında kalan partilerin yaşam hakları elinden alınmakta ve sonrada bu trajediye sebep olan partilere ve üyelerine karşı sevgi beklensin.

 

Bu iki madde partiler arası sevginin yok olmasına sebep olan iki ana uygulama. Ya partilerin iç bünyesinde yaşanan sevgi yoksunluğuna sebep olan ana etkenler neler olabilir acaba?

01.- Parti içi demokrasi sorunu.

Bugün ülkemizde parti içi demokrasinin tam olarak uygulandığı bir siyasal parti maalesef yok.Tabi sınıf partilerini kastetmiyorum.Kitle partisi olarak kurulup da henüz kendisini toplum karşısında ifade edemeyen demokratik kurallarıyla işlev göreceği iddiasını taşıyan ama yeterli örgütlülüğünü henüz sağlayamamış partilere de haksızlık yapmak istemem.Ama bugün halk nezdinde kabul görmüş ciddi oy oranına sahip olan parti yönetimlerine baktığımızda parti içi demokrasiye geçiş noktasında verilen çabalara karşı yine parti içinde yükselen muhalefet anlaşılır gibi değil.

Bu karşı çıkışın nedeni ne olabilir diye sormaya gerek var mı bilmiyorum, ama ben yinede söyleyeyim.Oturduğu koltuğu kaybetme kaygısı veya kaybettiği koltuğunu tekrar geri alabilme kavgasından.başka ne olabilir ki?Bir taraftan emeğin yüceliğinden dem vuracağız  diğer yandan tabanın sesini dinlemekten kendimizi uzak tutacağız.O zaman bu üyeler birbirini nasıl sevsin.

02- Farklı düşüncelere tahammülsüzlük.

Nedense tek tip insan profili yaratmaya çaba gösteririz.Bu istek yoğunlaştıkça bizleri sevimsiz kılar.Demokrasiyi dilimizden düşürmeyen bizler, bu anlamsız ısrarımızdan ötürü kendimizi uzlaşma kültürünün dışında buluyoruz..Farklı düşüncelerin varlığını kabul etme anlayışından uzaklaştıkça sevimsizliğimizle birlikte sevgisizliğinde pekişmesine sebep olmaktayız.Öyleyse biz birbirimizi nasıl seveceğiz.

03- Siyasete ve siyasetçiye güvenin azalması

Toplumda siyasete ve siyasetçiye güvenin her geçen gün azalması siyasetçilerinde idealist yönlerinin törpülenmesine sebep olmaktadır.Ayrıca bu güvenin azalmasının asıl aktörlerinin kendimiz olduğunu göremeyecek kadar duyarsızlaşabilen biz siyasetçiler sorunun kaynağını başka yerlerde arama gafletine düşüyorsak sevgiyi nasıl bulacağız.

04-Anti demokratik yöntemlerle görev kabulü.

 Anti demokratik yöntemlerle göreve gelen bir anlayışın, pratikte aynı uygulamalar içinde olabileceğini görmek için acaba kahin olmaya gerek var mı? Veya o göreve talep açan diğer partililerine karşı sevgi besleyebileceğine dair bir düşünce içinde kendimizi bulmamız mümkün olabilir mi?Veya haksızlığa uğradıklarına inananların atananlara sevgi beslemesi mümkün mü? Evet,türbüne oynayan eyyamcı bir cevap isteniyorsa tabiki mümkün diyebiliriz.

 

Sevgili dostlarım.Siyasette sevgisizliğin sebepleri üzerinde daha birçok şey söyleyebiliriz.

Ama işin özü, siyasette yarışların eşit  koşullarda düşünce temelinde olmasıdır.Ülkemizde maalesef siyasette sevgisizliğin,düşünce temeline dayalı siyaset anlayışının bir kenara itilerek, kişiyi baz alan bir uygulamanın hüküm sürmesinden kaynaklandığı artık görmeliyiz.

Sonuç olarak sevgisizlik canavarını yaratan bizleriz.Demokrasiden nasibini almayan tüm toplumların ortak yazgısı olan siyasette sevgisizliğin sorumluları demokratikleşme yönünde hiçbir çaba göstermeyen biz siyasetçilerden başkası olmadığı tespitine yürekten katılıyorum.Tabi gerçek demokrasi mücadelesi içinde olanları tenzih etme koşulu ile.

Yapacağımız tek şey aynaya bakmak.Sorumluları orada göreceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın!Saygılarımla.

 

Hasan TEMEL            hasan@temel.us