Saadet Partisi ve Bilal Ay

Adalet ve Kalkınma Partisinde aday adayları sayısı iki elin parmak sayısının çok üstünde olsa da yerel yazılı ve görsel basına bakılırsa, her biri, kendisini şansı en yüksek potansiyel başkan adayı olarak görüyor.

 

Artık, seçim biter, Adalet ve Kalkınma Partisi, bir sonraki seçim hazırlıklarına başlar algısının yerinde yeller esiyor.Hayalleri gerçeğe dönüştürme de kendilerini uzman görenlerin, gerçekleri hayale dönüştürmede mesafe kat etmeye başladıklarına tanık ediyoruz.

 

Cumhuriyet Halk Partisinde de durum AKP’den pek farklı değil. Adaylar, altı ay önceden tespit edileceği ilan edilse de Temmuz ayı, eylül ayı, ön seçim, eğilim yoklaması, anketler derken beklentilerin karşılık bulması, 2014 Ocak ayının ortalarını bulacak gibi.

 

CHP, AKP ve Saadet Partisi dışındaki partilerde ses seda yok.Bir çoğunun adayları belli olsa da sanki her birinin üstüne ölü toprağı serilmiş gibi.Alan çalışmalarından vazgeçtik,yerel yazılı ve görsel basında bile izlerine rastlamak oldukça güç.

 

Demokrasinin vazgeçilmez unsurları ve kitle partileri oldukları iddiası içindeler.Gelin görün ki,iktidar olmayı asla hedeflemeyen,kış uykusuna yatmış sınıf partilerine benziyor her biri.Kusura bakmasınlar, dışarıya verdikleri görüntü, maalesef bu.

 

Bu kısa değerlendirmeden sonra dönelim her seçim döneminde, seçim propaganda çalışmalarıyla ses getiren “milli görüş” temsilcisi iddiası taşıyan Saadet Partisi’ne.İddiası taşıyan diyorum,çünkü bu anlayışa uygun davranmayan bir yönetim kadrosuna sahip olduklarını düşünüyorum.

 

Belediye başkan adayları listelerine baktığımızda adayların çoğunlukla ilçe başkanları olduğunu görüyoruz. İlçe başkanlarının niteliklerinden mi?,partinin çaresizliğinden mi?,yoksa parti politikası oluşundan mı bilinmez.Söylenecek sözümüz olsa da kararı halka bırakalım.

 

Bildiğiniz gibi Saadet Partisi belediye başkan adayı İlçe başkanı Sn.Bilal Ay. Genç,dinamik,başarılı olacağına yürekten inanmış,çalışkan bir aday olarak göze çarpmakta. Aylardır sokaklarda meydanlarda,kahvelerde,derneklerde,camilerde ve geniş tabanlı salon toplantılarında boy gösteriyor.

 

Çalışmalarını takip etmesek de yerel yazılı ve görsel basını kullanmakta ortaya koyduğu maharet tanıtım noktasında kendisine ve partisine büyük mesafe kat ettirmektedir. Ayrıca dur durak bilmeden bir koşturmaca içinde olması tabanının sempatisini kazanmakta.

 

Rahmetli Prof.Dr.Sn.Necmettin Erbakan’ın büyük tartışmalara sebep olmuş bir sözü bir vardı.”İmam hatipler arka bahçemiz” diye. Milli görüş zihniyetinin temsilcisi olan bir parti liderinin kendi özgüveninden kaynaklanan toplumsal dengeleri yerinden oynatan dikkate değer bir çıkıştı.

 

Bu gün ise aynı yapı, özgüvenini yitirmiş, inandırıcılıktan uzak, kendi tabanına sahip çıkamayan, ilçelerde kendi adayına, büyük şehirlerde iktidar partisine oy vermekten beis duymayan, sol gelmesin gibi traji-komik gerekçelere dayandıran bir parti ile karşı karşıyayız.

 

Bu, parti yönetim kadrolarının kendi iç dünyalarında yaşadıkları güven kaybından başka bir şey değildir. Yıllardır süren bu güven kaybı, Adalet ve Kalkınma Partisinin “Arka bahçesi” konumuna düşme gerçeğinin tecellisinden başka bir şey değil. Sorunun tabanda değil,tavanda olduğu açık.

 

Sorun bununla da kalmıyor, kalmayacakta.Siyasi yapılarda yaşanan erozyonun durdurulması oldukça güç.Bedel ödenmeden bir çıkış yakalanması siyasi tarihimizde görülmüş bir şey değil.Bu bedel de “milli görüş”düşüncesinin iflası olsa gerek.Kısaca artık yeni şeyler söylemek lazım.

 

Toplum olarak eleştiri ve özeleştiriye açık değiliz. Ayrıca biat kültürünün etkilerini iliklerine kadar yaşayan bir yapının neferlerinin bu tür eleştirileri kabullenmeleri oldukça zor olsa da eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarının işlerlik kazanması, demokrasimizin kazanımı olacaktır diyerek sözlerimize nokta koyalım. Saygılarımla.

 

Hasan TEMEL