Seçim Anketleri Ve Koalisyonlar
Gezi olayları ve17 aralık yolsuzluk depremi AKP iktidarı üzerinde büyük tahribata yol açtı. Örtbas edilebilecek gibi değil.Gezi olayları henüz unutulmadı.Hani memleketin huzuru ve geleceği için kahramanca mücadele veren emniyet güçleri vardı ya ne oldu da bir gecede ülkenin dört bir yanına sürgün edildiler.Kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayarak referandum yoluyla HSYK’nın yapısını değiştiren yine bu iktidar değilmiydi?
Yargı bağımsızlığının ortadan kalkması yetmezmiş gibi direktiflere uyan bir HSYK özlemi mi var.Bu özlemi gidermek adına HSYK’nın Adalet Bakanlığına bağlanma çalışmalarına hız verilmesi manidar olsa da ne yapılırsa yapılsın çözülmenin durmayacağı o kadar açık ki.
Televizyonlarda boy gösteren yandaş anket şirketlerine bakarsanız, AKP iktidarının gezi olayları ve 17 aralık yolsuzluk depreminden bırakın etkilenmeyi bu olaylar neticesinde seçimlerden daha güçlü çıkacağı iddiası hakim.Az da olsa tarafsız gözle bakmaya çalışan anket kuruluşları da yok değil.
Bu anket kuruluşlarının verilerine bakarsanız önümüzdeki genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin tek başına iktidar olması çok zor.Diğer bir deyişle AKP-CHP ve MHP’nin ortaya koyacakları varyasyonlar neticesinde koalisyon hükümetlerinin siyasi hayatımıza yeniden geri döneceğinin göstergesi.
Koalisyon denince aklıma 1970’li yılların özellikle, ikinci yarısı gelir.Aylarca mecliste hükümet ve cumhurbaşkanlarının seçilemediği krizlerin yaşandığı yıllardı.Ayrıca her gün onlarca gencin bir hiç uğruna hayatını kaybettiği,kardeşin kardeşe acımasızca kıydığı o karanlık günleri hafızalarımızdan silmek ne mümkün.
Her on yılda bir neredeyse gelenekselleşen askeri darbelerin bir yenisinin daha kapıyı çalmak üzere olduğu görülse de ne gam.Yaşanan ihtiraslar ve siyasi partilerin uzlaşmaz tavırları halkı bezdirirken, terör olaylarının tırmanışını sürdürmesi askeri vesayete kucak açmaktan öteye geçmemiştir.
Sonuç itibarıyla 12 eylül askeri darbesinin zil sesini duymak kaçınılmaz oldu!Bu sesi ihtiyatla kabullenme,siyasete ve siyasetçiye güvenin ayaklar altında olduğu bir halk topluluğu ve bu anlayışa paralel olarak tüm kötülüklerin kaynağının koalisyon hükümetleri olduğuna dair düşüncenin halka dikte ettirildiğini gördük.
Her kötülüğün kaynağı olarak görülen bu koalisyon dedikleri şey nedir ki? Seçim yapılır hiçbir parti meclis salt çoğunluğunu elde edemez.Salt çoğunluğu sağlamak için iki veya daha fazla partinin ittifak yaparak birlikte hükümet kurmayı sağlamaları neticesinde kolektif bir yönetim anlayışının ortaya konmasından başka bir şey değil.
Kolektif yönetim..
Paylaşım..
Dayanışma..
Bunlar hayatın her alanında yaşanması ve yaşatılması gereken,iç ısıtan,insana kişilik kazandıran o güzelim naif kelimeler değil mi?
Paylaşmanın erdemlilik,dayanışmanın gereklilik olduğunu biliriz.Bu duyguların doyasıya yaşanmasına da hasret duyarız.Bu hasret siyaset dünyasında yaşanıyorsa daha da anlam kazanmakta.İyiyi-kötüyü,doğruyu-yanlışı kısaca her şeyi insanlık adına birlikte üretmenin neden kötü olacağını anlayabilmiş değilim.
Biliyorum,halk olarak bu güzel duyguların biraz uzağındayız.Çaresizliklerimizdir bizi bir araya getiren,kolektif çalışmaya,paylaşmaya,dayanışmaya yani ortak yönetmeye iten o can yakıcı çaresizliklerimiz.Paylaşma duygusunun çok uzağındayız.Paylaşılması gereken hele hele siyasi iktidar ise, unut gitsin!
12 yıldır AKP’nin tek başına iktidar olması koalisyonların siyasi literatürümüzden çıkmasına sebep oldu.Gelin görün ki, koalisyonlardan kaynaklandığına inanılan can yakıcı sorunların hala sürmesi nasıl izah edilebilir.Sakın koalisyon özlemi içinde olduğum anlaşılmasın.Amaç, toplumsal fayda gözetmek ise,toplumsal uzlaşma arayışı varsa,bu yolda kullanıma müsait bir argüman olarak görülmelidir koalisyonlar.
Son seçim anketlerinin önümüzdeki süreçte koalisyon hükümetlerini işaret ettiğini söylemiştik.AKP’nin bu çöküntüyü durdurabilmek için tek başına iktidar ve buna paralel istikrar politikasını öne çıkaracağını görememek safdillik olur.Bunun üzerinden yürütülmesi olası bir propaganda ile halkın tercihleri etki altına alınabilir.
Halk herhangi bir partiye iktidar vizesi verebilir.AKP’ye verdiği gibi.Bir yurttaş olarak demokrasi gereği toplumsal uzlaşı sağlanarak kararlar alınması ve uygulanması her birey gibi benimde en doğal hakkım olduğuna inanıyorum.Bu tür hakların batı demokrasilerinde sorunsuz bir şekilde kullanıldığını biliyoruz.
Siyasi çıkarlar için kolektif üretimden uzak durmak demek,demokrasiden uzaklaşmakla eşdeğer olduğunu biliyoruz.Neden bizde Batı demokrasilerinde yaşananları yaşamayalım. Bu bir temenni.Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında bu duyguların hayat bulması artık hayal dahi edilemeyeceğinden, tek çıkar yol köklü değişim olacaktır.Saygılarımla.
Hasan TEMEL