RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ BALKANLAR'I MASAYA YATIRDI
RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ BALKANLAR'I MASAYA YATIRDI
Rumeli camiasının kanaat önderleri Balkanların geleceğini masaya yatırarak konuştu.
BALKANLARIN GELECEĞİ RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ TARAFINDAN MASAYA YATIRILDI!
BASIN ÖZETİ
- ATİLLA BAYKAL Tek Rumeli Tv Sahibi, İş Adamı
- MEHMET MÜEZZİNOĞLU Geçmiş Dönem Bakan
- LÜTFULLAH KAYALAR Geçmiş Dönem Bakan
- ALAADDİN BÜYÜKKAYA İş Adamı, Geçmiş Dönem Bakan Yardımcısı, Geçmiş
Dönem Vekil, Ak Parti Kurucu İstanbul İl Başkanı
- RECEP ALTEPE Makine mühendisi, Geçmiş Dönem Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanı
- MELEK ARAS İş Adamı, Rumeli Vakfı Başkanı
- BURHANETTİN HAKGÜDER , Batın Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Baş.
- BİHLUN TAMAYLIGİL Geçmiş dönem İstanbul Milletvekili
- DR. ÂDEM FAZLIOĞLU Üroloji Dok., Rumeli Türk Dernekleri Federasyonunda
yön.
- DR. TAMER DODURKA Rumeli Üniversitesi Rektörü,
- ÖNDER MATLI Geçmiş Dönem Bursa Milletvekili, İş Adamı
- SELMAN YENİGÜN Emekli Vali
- SÜHEYL ÇOBANOĞLU Kıdemli Albay, Rumeli Balkan Stratejik
Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Başkan V.
- AKKAN SUVER Gazeteci, yazar, Marmara Grubu Başkanı
- BAHRİ SİPAHİ Geçmiş Dönem İstanbul Milletvekili
- YILDIRIM AĞANOĞLU Yazar, Devlet Arşivleri Başkanlığında Uzman
- MÜKREMİN DUYGUN Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı
- İSA KAYIM İş Adamı, Prizrenliler Derneği Başkanı,
- SALİH AKGÜL Salcano Bisikletleri Yön. Kurulu Başkanı, Türkiye Bosna Sancak Derneği
- BAYRAM VARDAR RUMELİSİAD Kurucu Yön. Kurulu Üyesi, Eski Bürokrat,
İş Adamı
- METİN EDİRNELİ Emekli Basın Mensubu
Rumeli camiasının bu ülkenin mayası olduğu şüphe götürmez ortak kanaatiyle yukarıda ismi geçen kişilerden oluşan bir birlikteliktir RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ!..
Topluluğumuzun Amacı;
Anayasamızın öngördüğü esaslara ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak, Rumeli Camiasının her alanda gelişimi ve desteklenmesi, Sosyal, Ekonomik ve Siyasal (Politik) Alanda söz sahibi olması ve dikkate alınması için gerekli tüm faaliyetleri yapmak. Bu konularda gerekli yol haritasını yaparak, yönetim erkleri ile temasa geçerek, Rumeli camiasını her alanda temsil edecek vizyonda bir ekip olmaktır.
RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ Vizyonu;
Topluluğumuz Türkiye’nin ve Rumeli Camiasının Ulusal ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel ilişki, iletişim, temsil ve iş birliği ağlarının geliştirilmesini amaç edinmiştir.
Bugüne kadar kurulmuş dernekler bölgesel, bu nedenle;
Balkanlardaki sorunların birlikte değerlendirildiği, tüm Rumeli Camiasını kapsayan bir çerçevede tüm sorunlara eğilebilen, bölgesel bakmayan ve her türlü etkinliğe lojistik destek sağlayan bir yapı olmak, Yurt dışında ve Balkanlardaki insanlarımızı bir araya getirip daha büyük bir sinerji ve daha büyük bir güç oluşturmak vizyonumuzdur.
İleriki aşamalarda bu topluluk bir DÜŞÜNCE KURULUŞU olarak konusu BALKANLAR ve RUMELİ olan hususların Uluslararası bir boyuta taşınması hedeflenmektedir. Küresel hedefleri daha da kapsayabilir.
Rumeli Kanaat Önderleri amaçlarına uygun olarak; 17 Ocak pazartesi günü saat 18:00’da İstanbul Rumeli Üniversitesi evsahipliğinde;
Doç.Dr. Kaan GAYTANCIOĞLU tarafından sunumu yapılan Avrupa Birliği Güvenli Araştırmaları Enstitüsü’nün (EUISS) resmi yayını olan CHAİLLOT PAPERS’IN Ağustos 2018’de yayınladığı 147’nci sayısı;
“Balkanların Geleceği Adına 2025 Yılı İçin 3 Farklı Senaryo”
içeriğiyle kaleme alınan raporun geneli hakkında gerçekleştireceğimiz değerlendirme toplantısına Basın mensupları, Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Sn. Serdar ÇAM ve Kanaat Önderlerinin katılımıyla BALKANLARIN GELECEĞİ masaya yatırıldı.
Doç. Dr. Kaan GAYTANCIOĞLU sunumunda özetle;
“AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (EUISS), AB’nin dış, güvenlik ve savunma politikası konularını analiz eden özerk bir ajans olarak 2002’de kurulmuştur. Seminerler, konferanslar, çalıştaylar, yuvarlak masa toplantıları düzenlemekte, kitap, rapor, bilgilendirme metinleri ve Chaillot Papers adında süreli bir dergi yayınlamaktadır. Chaillot Papers ilk sayısı Mart 1991’de, 171’inci, yani son sayısı Aralık 2021’de yayınlanmıştır.
Chaillot Papers’ın Ağustos 2018’de yayınlanan 147’nci Sayısı Balkanlar’ın Geleceği: 2025 için 3 Senaryo başlığını atmıştır.
Bu Chaillot Belgesi, AB yetkililerini bir araya getiren bir dizi çalıştayın sonucudur.
Uzmanlar, sivil toplum temsilcileri, hükümet yetkilileri, Balkanlar’dan diplomatik birlikler ve gazeteciler, Ocak ve Nisan 2018 arasında bir araya gelip, raporun hazırlanmasına katkı sunmuşlardır. Belgrad, Brüksel, Saraybosna, Üsküp ve Tiran’da gerçekleştirilmiştir. Çekirdek uzmanlar grubu yukarıda belirtilen başkentlerin her birine seyahat ederken, istişare sürecinin kendisi iki yüze yakın kişiyi içermiştir.
Batı Balkanlar, 2025’te nasıl gözüküyor?
Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ilanına tanık olacak mıyız?
Sırbistan ile Kosova arasındaki ilişkilerin kötüleşmesini mi, bölge genelindeki etnik gerilimlerin yükselişini mi göreceğiz?
Karadağ’ı ve Sırbistan’ı AB’ye katılımlarından dolayı kutlayacak mıyız? Onları, bölgenin geri kalan ülkelerinin takip etmesini bekleyerek yakında AB’ye katılmalarını mı ummalıyız?
Bu Chaillot Raporu, 2025 için üç farklı senaryo sunmaktadır:
“En iyi durum, orta durum ve en kötü durum”...
Her senaryo aşağıdakileri dikkate almaktadır: Megatrendlerin (2025 yılına kadar değişmesi muhtemel olmayan trendler) bölgenin geleceğine etkileri, oyun değiştiricileri ve senaryoların sonuçlarını. 2025 yılına kadar büyük ölçüde değişmesi muhtemel olmayan mega trendler ve altı oyun değiştirici, yani, politika oluşturmayı etkileyecek ve dolayısıyla etkisi olacak daha az öngörülebilir faktörler çalışmada yer almaktadır.
Senaryolar yazarların hayal gücünün bir ürünü olarak kurgusal bir durumu tanımlamaktadır. Ancak megatrendlerin etkileşimini yansıtması ve oyun değiştiricileri neden ve sonuç modeli kullanarak yorumlaması, hayali gerçeğe yakınlaştırmaktadır. Ayrıca, “joker karakterler” sunan kutular da metin boyunca yerleştirilmiştir.
Batı Balkanlar’daki Mega Trendler
Batı Balkanlar için altı Megatrend öngörülmüştür:
- Nüfus azalışı;
- Yüksek işsizlik ve yüksek kamu borcu;
- Düşük performans gösteren kurumlar;
- Etnosentrizm ve tartışmalı devlet olma;
- Modası geçmiş ve yetersiz eğitim sistemi;
- Küreselleşme eğilimleri ((internet penetrasyonu (yayılım, kullanım oranı) ve kentleşme)).
Hemen hemen tüm Batı Balkan ülkeleri önümüzdeki on yıllık dönemde nüfus azalışı yaşayacaklardır. Doğurganlık oranları, oranın çift başı 2,1 olduğu Kosova haricinde düşük seyretmektedir; Kosova harici diğer ülkelerde çift başına 1,5 çocuktan daha azdır. Bu yüzden Kuzey Makedonya Cumhuriyeti, Karadağ ve Sırbistan, nüfuslarında yaklaşık yüzde 10’luk bir düşüş beklenebilir.Nüfusun düşüşü eğilimi, 1991’de savaşların başlangıcından beri mevcuttur ve devam etmesi beklenmektedir. Azalan doğuma ek olarak, Batı Balkan ülkeleri, AB ülkelerine yaşanan göçten de mustariptir. Sadece 2015 yılında, Kosova, Arnavutluk ve Sırbistan’dan 130.000 düzensiz göçmen sığınmacı, AB ülkelerine, özellikle Almanya’ya gitmiştir.
Tablo 1: Megatrendler
Nüfus düşüşü |
Kosova ve Bosna-Hersek hariç, diğer Batı Balkan ülkeleri yüzde 10’luk bir nüfus azalışı ile karşı karşıya kalacak… |
Yüksek işsizlik ve yüksek kamu borcu |
Bölgesel ortalama olarak işsizlik seviyeleri % 21’in altına indirilmeye çalışılacak… Borçlar, yedi yıldan uzun sürecek… |
Düşük performanslı kurumlar |
Uluslararası standartlara göre düşük performanslı devlet kurumlarına sahip Batı Balkanlar’ın bu özelliği sürecek… |
Etnosentrizm ve tartışmalı devlet |
Batı Balkanlar’da siyaset, bölücü siyasi gündemleri yayan etno-milliyetçi partilerin egemenliğinde, çok kültürlü toplumların ortaya çıkmasını engellemektedir. 2025 yılına kadar temelden değişmesi olası değildir. |
Modası geçmiş eğitim sistemleri |
Eğitim sistemlerinin kalitesizliğinin önümüzdeki yedi yılda değişmesi pek olası değildir. PISA testi, Batı Balkan devletlerinin tutarlı bir şekilde AB ülkelerinden daha kötü performans gösterdiğini kanıtlıyor. |
Küreselleşme eğilimleri (İnternet penetrasyonu ve şehirleşme) |
Geniş bant ve mobil teknolojiye erişimin önümüzdeki dönemde artması bekleniyor. Kırsal alanlardan şehirlere göç, tüm Batı Balkan ülkelerinin bir özelliğidir. |
Nüfusun daha genç ve daha eğitimli kesimleri ise önemli “beyin göçü” sorunlarına yol açabilir. Örneğin Makedon üniversite öğretim görevlilerinin, fırsat verilmesi halinde ülkeyi terk etmekte kararlı oldukları
bir araştırmaya yansımıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), tek başına Sırbistan’ın beyin göçü sebebiyle 9 milyar Euro kaybedeceğini tahmin etmektedir. Bölgedeki göç, özellikle bölgenin durgun ekonomileri tarafından körükleniyor. Artan kamu borcu ve işgücü piyasalarında yüksek işsizlik çok kritik seviyededir. Kamu borç seviyelerinden bazı örnekler şöyledir: Sırbistan (GSYİH’nin %68,9’u), Arnavutluk (GSYİH’nin %66,9’u) ve Karadağ’da (GSYİH’nin %61,8’i).Batı Balkan ülkeleri işsizliği biraz azaltmayı başarmış olsa da son altı yılda (%23’ten %21’e), mevcut iş yaratma oranı yetersizdir.İşsizler arasında en savunmasız gruplar kadınlar, eğitimsizler ve gençlerdir. Batı Balkanlar'daki işsizlik yapısal bir sorundur ve yıllık büyüme oranı %4’lük bir eşiği geçmediği takdirde dengelenmesi mümkün değildir.Yüksek genç işsizliği, genel işsizliğin iki katından daha yüksek ve bölge genelinde %47’ye varan düzeylerde olması, aynı zamanda bir güvenlik riskini de beraberinde getirmektedir. Genç işsizliği ve sosyal huzursuzluk arasında yapılan çalışmalar göstermektedir ki, 1970 ve 1999 yılları arasında meydana gelen çatışmalar, gençlerin yaşadığı ülkelerde meydana gelmiş ve o ülkelerde işsizlik %30’un üzerinde seyretmiştir.
Bir diğer ciddi sorun “Yolsuzluktur”.
Siyasi nüfuz, yargı ve kolluk kuvvetlerinin de içine girdiği yolsuzluklar bulunmaktadır. Ayrıca düşük performansa sahip devlet kurumları, demokratik rejimleri de tehdit eder boyuta erişmektedir.
Öyle ki Freedom House, Bosna ve Hersek, Kosova ve Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ni “melez rejimler”, Karadağ ve Sırbistan’ı “yarı konsolide demokrasiler” olarak görmektedir. Hiçbir Batı Balkan devleti etnik olarak homojen değildir. Heterojen yapı kaçınılmaz olarak çatışmaya yol açmaktadır. Kimlik sorunu devam ediyor ve hala 1990 çatışmalarına benzer şekilde siyasi amaçlarla manipüle ediliyor.
Sonuç olarak, azınlıklar devletle daha az özdeşleşiyor.
Ancak bölgedeki politikacıların çoğu bu sorunun çözülmesine yardımcı olmuyor; aksine, seçim amaçları için sıklıkla etno-milliyetçi retoriğe başvurmaktadırlar. Buna ek olarak, çok azı farklı etnik gruplar arasında iş birliğini teşvik etmeye çalıştı. Okullarda özellikle tarih öğretimi, etnosentrik konuları yansıtan ders kitaplarıyla bölgesel yakınlaşmaya elverişli değildir. Tarihsel olayların yorumlanması, önyargı ve güvensizliği daha da körüklemektedir. Bazı politikacılar bölgedeki popülist duygulara dokunuyor ve dikkati yerel zorluklardan ve şikâyetlerden uzaklaştırmak için etnik gerilimleri istismar etmektedirler. Bölgede orta öğretimi tamamlamış olan nüfusun oranı Avrupa Birliği’ne göre ortalama olarak daha yüksek olmasına rağmen, PISA testi sonuçları, Batı Balkan ülkelerinin sürekli olarak AB’den daha kötü performans gösteriyor. Bu da bölgedeki eğitim sistemlerinin oldukça eski ve bilimsel olarak geri kaldığını kanıtlıyor. İnternet penetrasyonu ve kentleşme gibi küreselleşme eğilimleri bölgede dikkat çekicidir. İnternet penetrasyonu, AB ortalamasına göre çok da düşük değildir. Yine de Batı Balkanlar, “geniş kapsamlı, yüksek hızlı geniş bant internet kapsama alanından yoksundur. Bölgenin dağlık arazisi, demografik yapısı ve yakın geçmişteki silahlı çatışmalar, Telekom altyapısını geliştirememesine etken oluşturmuştur. Bilişim Teknolojileri endüstrisi, Baltık ülkelerinde görüldüğü gibi, ekonomik kalkınma için Batı Balkanlar adına büyük bir fırsatları bünyesinde barındırmaktadır. Batı Balkanlar’da kentleşme çok erken olmadı ve hala Avrupa’nın altındadır. Kentsel alanlarda yaşayan nüfusun yüzdelik payı %55,4 iken Avrupa ortalaması ise %74’tür. Kent merkezleri, özellikle başkentler büyümeye devam etmektedir. Yurttaşlar, göç ederken, kentsel alanlarda (daha iyi) iş, eğitim fırsatları, kültüre erişim, daha iyi sağlık hizmetleri ve daha gelişmiş altyapı bulabileceklerini düşünüyorlar. Kırdan kente göçün önümüzdeki yıllarda da devam etmesi bekleniyor. Sadece Sırbistan’da her yıl 250.000 kişi köylerden şehirlere taşınıyor. Hızlı kentleşme, bazı alanlarda ekolojik olarak olumsuz sonuçlara sebebiyet verirken, kentsel bölgelerin inşaat izinleri olmadan yaratılması, uygun su ve sanitasyon sistemlerinden yoksun ya da atıksu arıtma sistemi olmayan sürdürülemez yerleşimleri beraberinde getirmektedir. Altyapı gelişmeleri daha küçük ve orta ölçekli kasabaların aleyhine olacak şekilde başkentler çevresinde yoğunlaşma eğilimindedir.
Bölge İçin Oyun Değiştiriciler
Bir önceki bölümde ana hatlarıyla belirtilen altı megatrendin önemli ölçüde 2025 yılına kadar değişmesi, bölgenin aynı kalacağı anlamına gelmiyor. Gelecekle ilgili araştırmalarda, oyunun kurallarını değiştirenler, gelecek üzerinde belirleyici bir etkisi olan olay veya koşullar bütünüdür. Avrupa Birliği demokratik ve ekonomik dönüşümü destekliyor. Batı Balkan toplumlarının bir parçasıdır ve bu nedenle önemli bir oyun değiştiricidir.
Finansal teşvik, özellikle Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Batı Balkanlar için oldukça faydalıdır. Öte yandan, hukuki gelişim de AB üyeliği sürecinde mümkün olmaktadır.
Tablo 2: Oyun Değiştirici Faktörler
AB üyeliği |
Potansiyel AB üyeliği, demokratik ve ekonomik ilişkilerin arkasındaki itici güç olacaktır. |
Yıkıcı dış aktörler |
Diğer birçok dış aktör aktif olarak liberal hedefin aleyhine çalışmaktadır. Rusya, Çin, Körfez Ülkeleri ve Türkiye tarafından temsil edilen potansiyel karıştırıcılar ve yıkıcı etkiler bertaraf edilecek mi? |
Bölgesel işbirliği ve ikili anlaşmazlıklar |
Bölgesel işbirliğinin önünde çeşitli engeller var. Balkan devletleri bölgesel ve ikili sorunları çözebilecek mi? Belgrad-Priştine Diyalogu ilişkilerin normalleşmesine yol açacak ve nasıl olacak? Makedonya ve Yunanistan isim anlaşmazlığı konusunda anlaşacak mı? |
Bölgesel ve Ulusal Güvenlik |
Bölge, ortak bir güvenlik mimarisinden yoksundur ve bu da onu çatışmalara karşı savunmasız hale getirir. Makedonya Cumhuriyeti NATO’ya katılıyor ve bu bölge için ne anlama geliyor? NATO’nun Kosova’daki gelecekteki angajmanı nasıl olacak? EUFOR’un Bosna- Hersek’teki misyonu varlığını sürdürüyor mu? Batı Balkan ülkeleri radikalleşmeyi kontrol altında tutmayı başarıyor mu? Organize suç azalır mı? |
İyi yönetişim ve hukukun üstünlüğü |
Bölge, iyi yönetişim ve yönetimin birçok alanında geride kalsa da hukuk doğrultusunda iyileşebilir veya hukuk yolundan saparak kötüleşebilir. Batı Balkan karar alıcıları AB müktesebatını uygulayacak mı ve ilgili kurumlarını güçlendirecek mi? Batı Balkan ülkeleri yolsuzlukla nasıl savaşacak? |
Ekonomik dönüşüm |
Balkan ekonomilerini kuşatan birçok sorun, doğası gereği yapısaldır ve bunları ele almak kaçınılmaz olarak zaman alacaktır. Değişim potansiyeli ile Doğrudan Yabancı Yatırımcıyı çekebilecek mi? Ekonomik kalkınma için fiziksel ve dijital altyapıyı güçlendirecekler mi? |
Balkanlar, dünyanın diğer bölgeleri gibi bir av sahası haline geldi. Özellikle Rusya, tutarlı bir stratejiden yoksun olmasına rağmen bölgeye doğru, orada istikrarsızlığa katkıda bulunuyor. Rusya, Batı Balkanlar’da müdahil olan tek dış aktör değil. Çin’in “16+1” girişimi ile bölgede diplomatik etki yayıyor. Buradaki 16 sayısı Orta ve Doğu Avrupa’da yer alan ülkeleri (Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çekya, Slovakya, Macaristan, Slovenya, Hırvatistan, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Makedonya ve Sırbistan) ifade ederken, 1 ise Çin’e işaret etmektedir. Ayrıca, Çin’in Tek Kuşak Tek Yol İnisiyatifi’nde Batı Balkan ülkelerine önemli bir rol verildi ve birçok ülke altyapı yatırımı için cömert Çin kredilerinden yararlandı. Sırbistan, altyapı projelerini finanse etmek Çin’den 1 milyar Euro’dan fazla borç alarak bu konuda öne çıkıyor. Sırbistan Altyapı Bakanlığı’na göre, Çin’li şirketler karayolları ve demiryolları inşaatı kapsamında 5,5 milyar Euro’luk sözleşmeler yaptılar. Bunu Karadağ ve Arnavutluk’ta yapılan yatırımlar da izlemiştir. Çin tarafından finanse edilen altyapı projeleri neredeyse rekabet yoluyla değil, doğrudan hükümetler tarafından verilmiştir.
Türkiye de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara geldiğinden beri bir dizi ekonomik ve diplomatik girişimle bölgedeki varlığını yoğunlaştırdı. Eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik adlı kitabında Türkiye’nin birçok ülkenin merkezinde konumlandığını ortaya koymaktadır. Bu mantık doğrultusunda Türkiye, Bosna ve Hersek’in AB’ye kabulü için NATO’ya lobi yaptı. İttifak’ın Nisan 2010’daki Üyelik Eylem Planı, Kosova’nın güçlü bir destekçisidir. NATO’yu eski Yugoslav Cumhuriyeti’ni davet etmeye teşvik etti. Makedonya'nın Yunanistan ile 'isim sorunu' yaşamadan ittifaka katılması çözüldü. Ayrıca, Türkiye kendisini yükselen bir yumuşak güç olarak başarıyla konumlandırdı.
Bölgede, birçok Batı Balkan ülkesindeki vatandaşların, Kosova, Arnavutluk, Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti ve Karadağ gibi, Türkiye'ye karşı çok olumlu tutumları varken, Sırbistan'da bile gençler (yaşlılar) 15-25) Türkiye'yi eski yurttaşlarından daha 'dost' olarak algılıyor.
Bölgede Körfez ülkeleri de var. Etkileri iki yönlüdür, artan ekonomik varlıkları ile bir dizi kazançlı iş anlaşmaları yapıp aynı zamanda bölgedeki Vehhabiliğin yükselişine de aracılık etmeye çalışmaktadırlar. Örneğin Sırbistan’da, ulusal havacılık sektöründe, Emirlik yatırımcıları tarafından finanse edilen kalkınma projeleri vardır. Batı Balkan ülkeleri sadece siyasi olarak değil, aynı zamanda ekonomik olarak da zorlanmaktadır. Tüm hesaplara göre, bölge ekonomileri kişi başına düşen GSYİH ile AB'nin gerisinde kalıyor. AB ortalamasından neredeyse altı kat daha düşük. Karar vericiler yalnızca düşük ila orta vasıflı imalat işlerine odaklanmayacak, aynı zamanda teknoloji ve inovasyon transferini teşvik edecek daha yüksek kaliteli DYY'yi çekmeye çalışacaktır. Şu anda, dijital dönüşümdeki boşluk, kapatılması en kolay olanı gibi görünüyor.
2025 İçin Senaryolar Senaryo 1: Avrupa Saati
“Avrupa’nın Saati” başlıklı senaryo, Batı Balkanlar’ın gelecekteki evrimi adına olumlu ve iyimser bir vizyon sunuyor. Bu senaryo, Yunanistan ile eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti arasındaki isim halli ile başlıyor. Sonrasında olumlu değişimin kartopu etkisi görülmektedir. Ardından, Kosova ve Sırbistan’ın ilişkileri normalleştirmeyi başardıkları kabul ediliyor. Güçlü ekonomik büyüme, işsizliğin azalmasına ve yurtiçi emek talebinin artmasına neden olmaktadır. Böylece AB ülkelerine göç de görece azalacaktır, Batı Balkanlı evinde, yurdunda kalacaktır. 2025’te Karadağ ve Sırbistan AB’ye üye oluyor, geri kalan Balkan ülkeleri de Avrupa entegrasyonuna doğru geri dönülemez biçimde ilerleme ilerliyor. Bölge ülkeleri, AB için güvenilir bir ortak oldu. Sürdürülebilir reformlar başlatarak ve kilit alanlarda olumlu sonuçlar elde ederek ilerleme kaydediliyor:
- hukukun üstünlüğü reformunda ilerleme sağlanması ve yolsuzlukla mücadele ve organize suç;
- Batı Balkan ülkeleri arasındaki ikili anlaşmazlıkları çözmek
- dijitalleşmeyi, yeniliği artırmak,
- ekonomik büyüme ve istihdam teşvik etmek, olumsuz dış etkilere karşı dayanıklılık.
Senaryo 2: Balkanlar Araf’ta
“Balkanlar Araf’ta” senaryosunda Balkan ülkeleri hala AB’ye entegrasyon yolunda, ancak eksiklikler nedeniyle reformların uygulanmasında yavaş ilerleme kaydediyorlar. Normatif çerçeve birçok alanda iyileştirildi ancak müzakere fasılları kapsamında taahhüt edilip imzalananlar, çoğu zaman devletler tarafından somut eyleme dönüştürülmez. Bölgedeki siyasi elitler, kendilerini reform odaklı ve AB yanlısı olarak gösteriyorlar, ancak aynı zamanda hala popülist söylem ve hatta zaman zaman dikkati başka yöne çekmek için krizler çıkararak somut ilerleme olmamasına neden oluyorlar. Yolsuzluk, tüm Batı Balkan ülkelerinde birçok alanda hâlâ yaygın. Siyasi güç, kurumlarsa değil bireysel olarak bazı politikacılarda ve makam sahiplerindedir. Bölgeyi sarsan ikili anlaşmazlıklardan bazıları, başarıyla çözülmüş, ancak Kosova ile Sırbistan arasındaki diyalog hala devam etmektedir ve iki taraf arasındaki ilişkilerin tam olarak normalleşmesi elde edilememiştir. Etnosentrik düşünce, politik yaşamın temeli olmaya devam ediyor. Sadece Sırbistan-Kosova anlaşmazlığına değil, Sırp Cumhuriyeti’ndeki ayrılıkçı eğilimlere de yansıdı.
Bölgesel güvenlik kırılgandır ve ara sıra etnik patlamalar, milliyetçilik, yeni silahlı çatışma tehdidini canlı tutarken, hukukun üstünlüğü güvenlik sektörünün etkin işleyişini engellemektedir. Dış aktörler (AB dışında) bölgeye dahil olan -Rusya gibi- ülkeler istikrarsızlığın kaynağı olmaktadırlar. Doğrudan yabancı yatırım eksikliği ile birlikte yavaş GSYİH büyümesi ve tüm Batı Balkan ülkelerindeki yüksek işsizlik oranları ciddi olmaya devam ediyor.
Senaryo 3: Geçmişin Hayaletleri
Üçüncü senaryoda, AB bütünleşme süreci yavaş yavaş siyasi gündemden düşerken, jeopolitik kaynaklı şiddetli çatışmalar yeniden canlanmaktadır. Sırbistan ve Kosova arasındaki diyalog Kosova’nın bölünmesiyle sonuçlanmıştır.
Balkanlar’da sınırların yeniden çizilmesi bu sefer kan dökülmeden gerçekleşmiş – yeni çizilen sınırlar etrafında silahlı çatışmalar ve etnik grupların yaşadığı bölgelerde şiddet olayları azınlıklar, neredeyse günlük bir olaya karşılık gelmiştir. Karadağ ve Arnavutluk’ta ise yozlaşmış hükümetler, insan kaçakçılığına karışan suç klanlarıyla işbirliği yapmış ve uyuşturucu ticareti almış başını gitmiştir. Sırbistan’da yeni aşırı sağ hareket, “derin devlet” unsurlarıyla işbirliği yaparak, seçimleri kazanmış ve ülkenin dış politikasını tamamen Rusya'ya kaydırmıştır. Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti’nin milliyetçi hükümeti yeniden iktidara gelmiş ve ülkeyi Sırbistan ve Rusya ile yakınlaştırmaya başlamıştır. Aynı zamanda Kosova’da yaşam standartlarında şiddetli bir bozulma ile tetiklenen sürekli huzursuzluk ve insan hakları ihlali ile karşı karşıyayız. Balkan ülkelerinde Rus etkisi artmış, en azından öncelikle askeri mevcudiyet açısından…
2018 yılından bu yana işsizlik Bölge yüzde 10 artarken, ortalama GSYİH büyüme oranı %1’in altında kalmıştır. Bu uğursuz koşullarda, Batı Balkan ülkeleri 1990’larda olduğu gibi kopuk ve parçalı bir görüntü vermektedir.”
TİKA Başkanlığı da yapmış olan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar ÇAM Sunum sonrasında söz alarak yaptığı değerlendirmede özetle;
Bu tip toplantıların böyle seçkin bir topluluk tarafından ele alınıp tartışılması ve üzerinde çalışılması çok olumlu bir faaliyet olduğunu özellikle ifade etti. Sunumu yapılan Raporda görüldü ki; Avrupa Birliği özellikle yakın tarihimizdeki tüm yaşanmışlıklara rağmen Huzur, Barış ve Kalkınmada bir tehdit olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni görmektedir. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Avrupa ve özellikle Balkanlar için bir tehdit unsuru değil, bilakis Huzur ve Barışın sağlayıcısı ve Yegâne Teminatçısı durumunda olduğu bir gerçektir. Bu tür toplantı ve değerlendirmelerin çok önemli olduğunu ve sık sık yapılması gerektiğini ifade etti.
Yine yapılan sunum ile ilgili olarak; Kanaat Önderleri Topluluğunun kurucuları arasında bulunan Geçmiş dönemlerde Milletvekilliği ve Avrupa Birliği Bakan Yardımcılığı da yapmış Sn. Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA ve yine geçmiş dönemlerde Mecliste bulunmuş olan Geçmiş Dönemlerde Bakanlıklar yapmış Sn Lütfullah KAYALAR ve Sn. Akkan SUVER beyler de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Avrupa Ülkelerinin Balkanlar özelinde nasıl bir ilişki içinde olması gerektiği ile ilgili duygu ve düşüncelerini aktardılar ve yaşanmışlıklarından örneklerle BALKANLARIN GELECEĞİNE ışık tuttular.
Son olarak Kanaat Önderleri Topluluğunun Kurucusu olan İş Adamı ve Tek Rumeli TV sahibi Atilla BAYKAL da 2022 Yılının Rumeli Yılı olması ve 2022 yılı içerisinde Rumeli ve Balkanlar’ın tartışıldığı, tüm yönleriyle konuşulduğu bir yıl olması yönünde sunduğu öneri oy birliği ile kabul edildi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.