12 Eylül ihtilalinde yaşananları anlatmaya, insanın dili varmıyor.Hani, geleceğimizin gençler olduğunu hep söyleriz ya..İşte, o,12 Eylül faşizmi, ülkemizin geleceğini çalmıştı.! Her gün onlarca genç, bir hiç uğruna can verdiği günlerdi.
Biyolojik yok oluş, fikri yok oluş sürecinin önüne geçmişti.! Yaşanan trajik durum, fikri yok oluşun gözlerden kaçmasına sebep oluyordu…
Bu yok oluşun temelinin, daha o günlerde atıldığını, çok sonradan farkına vrdık. Artık, ”At izinin İt izine karıştığı” değimini doğrulayan garip siyasi tercihlerin ortaya çıktığı bir dönem yaşanıyordu…
Muhtelif siyasi kavramlara, yeni anlamlar yüklenmeye çalışıldı.Siyasi kavramlar, yeniden tanımlanmaya ihtiyaç duyulur hale gelmişti.
Süreç içinde, yaşanan kavram kargaşası, siyasi partilerimizi de yakından etkiledi. Batı demokrasilerindeki sağ ya da sol partilerin, Türkiye’de ki karşılıklarını bulmak dahi zorlaşmıştı..!
Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin, (SHP) malum sebeplerden dolayı siyasi arenadan çekildiğini biliyorsunuz.Merkez sağ tabana da, muhafazakar AKP oturunca iş, Arap saçına döndü..!
CHP ise, kendini emek çevrelerinden soyutlayan, salt laiklik eksenli politikalara sarılmıştı.Muhafazakar yapısıyla AKP, tıpkı Turgut Özal’ın ANAP’ı gibi dört eğilimin temsilcisi olarak Türk siyasetinde sahne alıyordu…
Bu farklılaşma,geçmiş alışkanlıkları da ters yüz ederken, seçimlerde de kitlesel anlamda oy kaymalarına sebep olması sürpriz olmadı.
AKP’den beklenmeyen bu radikal çıkış, özgürlükçü liberal çevreleri de cezbetti.Bu çevrelerin, CHP’den umudunu kestiğini gördük.
AKP’ yi özgürlüklerin, demokratikleşmenin ve 12 Eylül ile hesaplaşmanın aracı olarak gördüler.Ayrıca ekonomik krizden çıkışı sağlayacak bir güç olduğuna inandılar…
Böylece varoşlar, sermaye çevreleri,özgürlükçü liberaller ve muhafazakarlar tek çatı altında toplandı. Her şeyden önemlisi İslami çevrelerinde desteğini almalarıyla devasa bir güç oldular.
2000’li yıllarda bunlar yaşanırken, sol cenahtan yükselen sesler,liberal yazarlara lanet okumakla meşguldü..! Oysa onlar, olması gerekeni dile getiriyorlardı...
Bu yazarların, AKP’ye destek vermeleri kadar doğal bir şey yoktu. Daha sonraki yıllarda, sosyalist sol çevreler de, “yetmez ama evet” çi tavırlarıyla, AKP’nin gücüne güç kattıklarını gördük.
Zamanla AKP’de yaşanan güç zehirlenmesi, bu çevrelerin beklentilerini tamamen yok etti.Artık onları bekleyen onurlu tavır ,AKP’ den desteklerini çekerek özeleştirini vermeleri olmalıydı.Öyle de oldu…
Açıkça, kamuoyuna özeleştirilerini sundular ve kalemlerini AKP’ ye yöneltmekte tereddüt etmediler.Bir sonraki aşama ise, ülkeyi adım adım felakete sürükleyenlere karşı ayakta kalan tek kale CHP’nin ne yapacağıydı.
Yaşanan süreç bir kısır döngüden ibaret.Baskıcı faşizan uygulamaların mimarı AKP’ye karşı güç birliği şart.Bu güç birliğinin bir kanadı sosyal demokratlar.diğer kanadı ise özgürlükçü Liberal çevreler olmalı.
Sakın geçmişte AKP’ye verdikleri destekten ötürü liberallere gider yaparak komik duruma düşmeyelim..! Çünkü karşılarında devasa bir muhafazakar güç var…
Bu güce karşı legal anlamda mücadele verebilecek tek güç, ihtiyaç duyulan bu güç birliğinde. Yeter ki kapılarını, çağdaş Batı dünyasının tüm güzelliklerine kucak bir sol olsun.
Duygularınıza yenik düşmeyin.İnancım odur ki Türkiye’de sosyal demokrasinin koşu kulvarı bu güç birliğidir.Hedeflenen, özgürlük ve refah ise bugün içinde bulunduğumuz girdaptan tek çıkış yolumuz bu...!
Artık sermaye çevreleri de kapitalizmin insanları mutlu edemediği itirafında bulunuyor.Emek ve sermaye çelişkisini minimize eden ekonomi politikalarının gerekliliğini kabul ediyorlar.
Ya biz ne yapıyoruz.Her birimiz kendimizi kavramlara hapsetmişiz.!Solcu-sağcı-Sosyal demokrat-Liberal-Ulusalcı-Milliyetçi vs…
Sonrada ortak paydamız,nasıl oluyorsa, Deniz Gezmiş,Che Guevara gibi yurtsever devrimciler oluyor…
Sakın bu söylediklerimi sağ sapma olduğunu söyleyip beni güldürmeyin.Bu devrimcileri istismar ederek, solculuk kantarına çıkacak heybenizi, doldurmaktan vazgeçin. Yaptığınızın, hangi devrimci ahlaka sığdığı sorusunu kendinize sorma cesaretini de gösterin.
Ben evrensel sosyal demokrat ilkeleri içselleştiren, sosyal demokrasiye gönül veren biriyim. İstismardan uzak, düşüncelerimi özgürce paylaşmaya çalışmaktan hiç kaçınmadım.
Liberal çevrelerle ilgili düşüncelerime katılmayanlar olabilir. Nede olsa serde devrimciliğiniz var..! AB, özgürlükçü liberal çevrelerle, evrensel sosyal demokratların, çağdaş dünyaya açılan ortak penceresidir…
Özgürlükçü Liberal yazarlara karşı linç kampanyası, sizleri mutlu ediyorsa ya da edecekse eğer, durmayın. Saldırın bütün gücünüzle, tankınızla, topunuzla..!
Lakin..,
“Dünya yine de dönmeye devam ediyor.”(Galileo)
Edecek de.