Artık devir değişmişti…
12 eylül sonrası, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyen biz değilmiydik..?
Kendi halinde, reklamdan uzak, görev verildiğin de layıkıyla yapan bir siyasetçi olarak tanıdık onu…
İz bırakacak liderlik özelliği olmayan bu zat_ı muhterem tam da aranan kandı..!
Zamanla Milletvekilliği, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık gibi görevler kartvizitini süsler oldu..!
Hatırlayın 12 Eylül sonrasını…
Faşist cunta tarafından Anavatan Partisine altın tepside sunulan iktidar nimetleri, iki dönemle sınırlı kaldı…
’89 yerel seçimlerinde ki SHP’nin ezici zaferi, kuvvetle muhtemel çöküşün ilk işaret fişeğiydi…
Tehlikenin ilk farkına varan Turgut Özal’dı…
Elindeki meclis aritmetiği sayesinde, cumhurbaşkanlığı makamına, pupa- yelken açmakta gecikmedi..!
Fark edilen ilk eksiklik, partisine karşı duyduğu sahiplenme hissine yenik düşmesi oldu…
Parti üzerindeki gücünü korumak istiyordu…
Bunun yolu da, partisini düşük profilli bir yoldaşına teslim etmesinden geçiyordu…
Öylede yaptı…
Orta ve yaşlı kesimler kimden söz ettiğimi anlamış olmalılar…
Gençleri de meraklandırmayalım ve Anavatan Partisi’nin emanet edildiği şahsiyetin, Yıldırım Akbulut olduğunu söyleyelim.
Turgut Özal, aykırı hareket etmeyi seven bir liderdi…
Tonton, sevecen tavırlarıyla halkın teveccühünü kazanmasını bildi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile karşılaştırıldığında benzer izler taşıdığını görürsünüz…
Söylenmemesi gereken, demokrasi dışı söylemleri dile getirmekten geri durmazdı…
Halkın dini duygularını sömürmek, uygulamak istediği faşizan siyasetinin bir parçasını oluşturuyordu.
Sistem üzerinde oynama arzusu içini kemiriyordu…
Başkanlık sistemine olan sevdası günlük politik konuşmalarının satır aralarında kendine yer buluyordu…
Lakin, halkın bu köklü değişime hazır olmadığını görmüş olacak ki düşüncesini pratiğe dökmedi…
Oysa demokrasiye olan bağlılığı güçlü değildi…
Yine de devletin bekası için, sistem üzerinde kumar oynamaktan kendini koruyabildiğini gördük.
Geçmişte Turgut Özal, bugün Recep Tayyip Erdoğan…
Her ikisinin de ortak özelliği güçlü lider olmaları ve demokrasi karşıtı olmaları…
Dün Yıldırım Akbulut…
Bu gün Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım ve benzerleri…
Sonuç olarak demokrasiyle sorunu olan güçlü liderler kendilerine bağlılığından şüphe duymayacakları zayıf kişilikleri önemli mevkilere getirdiler…
Ardından tek adam olma hayallerini gerçekleştirme yolunda, sultana el pençe duran sadrazamlar gibi, sözde devlet adamlarını bulup çıkarttılar.
Ülke, hazretlerin emellerine payanda olacak düşük profilli, sözde siyaset adamları cennetine döndü..!
12 Eylül sonrası Yıldızı parlayan bu siyasetçilere halkın gelecekte rahmet okumayacağı çok açık..!
Biliyorum ,bu siyasi şahsiyetler “düşük profil” ünvanını bile hak etmiyorlar…
Lakin, siyaset dili, nezaket gerektiriyor, neyleyim.
Hasan TEMEL
Anasayfa
Yazarlar
Hasan TEMEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1566+ kez okundu.
Yıldızı Parlayan Siyasetçiler..!
Artık devir değişmişti…12 eylül sonrası, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyen biz değilmiydik..?Kendi halinde, reklamdan uzak, görev verildiğin de layıkıyla yapan bir siyasetçi olarak tanıdık onu…İz bırakacak liderlik özelliği olmayan bu zat_ı muhterem tam da aranan kandı..!Zamanla Milletvekilliği, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık gibi görevler kartvizitini süsler oldu..! Hatırlayın 12 Eylül sonrasını…Faşist cunta tarafından Anavatan Partisine altın tepside sunulan iktidar nimetleri, iki dönemle sınırlı kaldı…’89 yerel seçimlerinde ki SHP’nin ezici zaferi, kuvvetle muhtemel çöküşün ilk işaret fişeğiydi… Tehlikenin ilk farkına varan Turgut Özal’dı…Elindeki meclis aritmetiği sayesinde, cumhurbaşkanlığı makamına, pupa- yelken açmakta gecikmedi..! Fark edilen ilk eksiklik, partisine karşı duyduğu sahiplenme hissine yenik düşmesi oldu…Parti üzerindeki gücünü korumak istiyordu…Bunun yolu da, partisini düşük profilli bir yoldaşına teslim etmesinden geçiyordu…Öylede yaptı…Orta ve yaşlı kesimler kimden söz ettiğimi anlamış olmalılar…Gençleri de meraklandırmayalım ve Anavatan Partisi’nin emanet edildiği şahsiyetin, Yıldırım Akbulut olduğunu söyleyelim.Turgut Özal, aykırı hareket etmeyi seven bir liderdi…Tonton, sevecen tavırlarıyla halkın teveccühünü kazanmasını bildi…Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile karşılaştırıldığında benzer izler taşıdığını görürsünüz…Söylenmemesi gereken, demokrasi dışı söylemleri dile getirmekten geri durmazdı…Halkın dini duygularını sömürmek, uygulamak istediği faşizan siyasetinin bir parçasını oluşturuyordu. Sistem üzerinde oynama arzusu içini kemiriyordu…Başkanlık sistemine olan sevdası günlük politik konuşmalarının satır aralarında kendine yer buluyordu…Lakin, halkın bu köklü değişime hazır olmadığını görmüş olacak ki düşüncesini pratiğe dökmedi…Oysa demokrasiye olan bağlılığı güçlü değildi…Yine de devletin bekası için, sistem üzerinde kumar oynamaktan kendini koruyabildiğini gördük.Geçmişte Turgut Özal, bugün Recep Tayyip Erdoğan…Her ikisinin de ortak özelliği güçlü lider olmaları ve demokrasi karşıtı olmaları…Dün Yıldırım Akbulut…Bu gün Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım ve benzerleri…Sonuç olarak demokrasiyle sorunu olan güçlü liderler kendilerine bağlılığından şüphe duymayacakları zayıf kişilikleri önemli mevkilere getirdiler…Ardından tek adam olma hayallerini gerçekleştirme yolunda, sultana el pençe duran sadrazamlar gibi, sözde devlet adamlarını bulup çıkarttılar.Ülke, hazretlerin emellerine payanda olacak düşük profilli, sözde siyaset adamları cennetine döndü..!12 Eylül sonrası Yıldızı parlayan bu siyasetçilere halkın gelecekte rahmet okumayacağı çok açık..!Biliyorum ,bu siyasi şahsiyetler “düşük profil” ünvanını bile hak etmiyorlar…Lakin, siyaset dili, nezaket gerektiriyor, neyleyim.Hasan TEMEL
Ekleme
Tarihi: 04 Temmuz 2016 - Pazartesi
Yıldızı Parlayan Siyasetçiler..!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.