Avrupada asgari yüz yıllık tarihi yapılar hala ayakta.Daha uzun yıllar yeni kuşaklara ev sahipliğine de devam edecekler.Neden derseniz,kent sakinleri, içinde bulundukları huzur ve saadetin kent ve kentlilik bilincine sahip olmalarından kaynaklı olduğunu biliyorlar.
Bizde ise her şey tam tersi. İnşa edilen yapılar ülke ekonomisini aratmıyor. Depreme dayanıklı olmanın çok uzağında kaldılar. Ayrıca 20.yüzyılın ilk yarısından itibaren köylerden kentlere doğru yaşanan yoğun göç dalgası da Kent yöneticilerini adeta şaşkına çevirmiş oldu.
Barınma, bir insanlık hakkıdır. Şartlar ne olursa olsun bu hakkı insanların elinden alamazsınız. Yoğun göç dalgası karşısında genel ve yerel iktidarlar, barınma ihtiyacına cevap veremediği için gecekondulaşmaya göz yummak zorunda kaldılar.
Siyasiler bir avuç oy uğruna çarpık yapılaşmaya göz yummakla kalmadılar. Kent dokusunun zedelenmesine, siyasi, ekonomik ve kültürel yozlaşmaya sebep oldular.Şimdi izninizle, yaşanan değişimleri kısaca izah etmeye çalışalım.
Yoksulluğun ve açlığın insanoğluna yaptıramayacağı hiçbir şey yok.Bir anlık gaflet kişinin kendi kabusu olabilir. Sıcak bir yuva özlemi, sağlık şartlarından uzak, gecekondu diye tabir edilen çarpık yapılarla giderilmeye çalışıldı.
Yoğun göç dalgasının üstünden yarım asır geçti.21.yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzere. Halk artık sağlıklı konutlarda huzur içinde yaşamak istiyor. Barınma, bir insanlık hakkıdır. Aksi bir durum insanlık suçu olduğu gibi ihtiyacı karşılamakta yöneticilerin asli görevidir.
Yerel yöneticiler ise asli görevlerini unutur oldular.” Kentsel Dönüşüm, Kentsel Yenileme” gibi elzem duyulan uygulamalar yıllarca ihmal edilerek yoksulluk kavgası veren gecekondu sakinleri, çatısı akmayan sıcak bir yuva özlemi içinde ömürlerini tükettiler.
Malum Türkiye bir deprem ülkesi.Bilim insanları haklı olarak korkulması gerekenin depremler değil çürük, çarpık, kaçak yapılar olduğunu işaret etmekten hiç geri kalmadılar.Bu somut durum, kentsel dönüşümün ülkemiz için çözüm bekleyen öncelikli sorun olduğunu bize gösterdi.
Kent yapılanmasında düzenli,sağlıklı,estetik yapılaşmalara ihtiyaç var.Yıllardır bitmeyen eğreti yapılaşmaların ağır bedelini toplum olarak bugün hep birlikte ödemekteyiz.Halk artık,40-50 yıldır sağlık ve güvenlik koşullarından yoksun gecekondu yaşamından kurtulmak istiyor.
Barınma hakkının bir insanlık hakkı olduğunu söylemiştim. Bir ihtiyaçtan doğan gecekondular artık ihtiyaca cevap veremiyor.17 Ağustos ’99 depremi de, dönüşüm-yenileme ihtiyacını acile çevirince , Kentsel Dönüşüm Hikayesi, hayatımızın önemli bir parçası oldu.
Dilim döndüğünce,kentsel dönüşüm ihtiyacını tetikleyen siyasi iktisadi ve kültürel değişimlere dikkat çekmeye çalıştım. İçimden geçenleri sesli paylaşma ihtiyacı duydum. Menfi ya da müspet kararlar olup olmadığı, 31 Mart yerel seçimlerinde halk tarafından zaten verilecek. Bekleyelim.