Türkiye’de birkaç gündür bir tiyatro izliyoruz…
Süleyman Soylu üzerine kurgulanmış bir tiyatro izliyoruz…
Onu yaptı, bunu yaptı…
Bir bakıyorsun hepsi fasa, fiso…
En son muhalif gazetecilerle Habertürk’te program vardı. Gazeteciler gündemdeki bütün soruları sordular. Hepsine de cevap aldılar.
O gazetecilerin yerinde olmak istemezdim. Aldıkları cevaplar karşısında soracak soru bulamadılar.
Süleyman Soylu ile ilgili suçlama nedir?
Yok öyle bir şey!
Onca saat konuştular, uğraştılar Soylu’yu suçlu çıkartacak bir şey bulamadılar.
***
John Maxwell’in Kazanan Tutum diye bir kitabı var.
Kitap diyor ki; “Başarılı olanlar, insanlarla en fazla ilgili olanlardır. Başarısız olanlar ise sadece kendi güvenlikleriyle meşgul olur. “
Süleyman Soylu, kendi güvenliğini bile riske atan, insanlarla ilgili bir isimdir.
Kitap diyor ki; “Uzun süre anımsanacak olan kişi, kendi önemini unutmalıdır. Herkesle diyalog geliştirmek, herkesin seviyesine bazen inmek gerekir.”
Bazen çocukla çocuk olmak gerekir, bazen anlayana anladığı dilden konuşmak gerekir.
Kitap diyor ki; “Hiç hata yapmamış insan, hiçbir şey yapmamıştır. Bazen hatalar hatasızlığa ulaşmak için müstesna tutulabilir.”
Kitap diyor ki; “Eleştirilmek ayakkabınıza basılması gibidir. Temizlenebilir.
Uçurtmalar rüzgâra karşı yükselir, rüzgarla birlikte değil. Eleştiri sert bir rüzgâr gibidir. Eleştiriler sizi yükseltecektir.”
Süleyman Soylu, rüzgâra karşı uçurtma gibi bir durumda. Aldığı eleştiriler, yapılan saldırılar uçurtmayı yükseltiyor.
Süleyman Soylu’yu düşmanlarının saldırıları değil, dostlarının sessizliği üzmemelidir.