Rant kelimesi toplumda haksız kazanç, götürme şeklinde olumsuz bir şekilde algılanıyor. Özellikle son yıllarda muhalefet ‘Rant’ kelimesini iktidarı kötülemek için kullanıyor.
Oysa ki; Rant kelimesinin anlamı “Bir mal ya da paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir.” Şeklinde ifade ediliyor. Yani emeksiz, havadan, beklenmeden gelen kazanç gibi…
Ama birde rantı oluşturarak elde etme var. Yani düşük imarlı veya yeşil alan bir yeri ucuza kapatıp, sonradan imara veya yüksek imara açılmasını sağlamak sonucu elde edilen kazanç müthiş bir rant oluşturur. Böyle bir şey var demiyoruz, sadece örnek veriyoruz.
Örneğin böyle düşük imarlı bir yerde sizin de yeriniz var. Sizden yerinizi o günün şartlarında imarda ve fiyatta almak istiyorlar. Sizde sonra buranın daha değerli olacağını düşündüğünüzden anlaşmaya yanaşmıyorsunuz. Veya 1 yerine 2 istiyorsunuz. Bir değil de size 2 verseler razı olacaksınız.
İşte bu durumda oluşan veya oluşacak ranta karşı değilsiniz; sadece oluşacak ranttan pay istiyorsunuz.
Rant kelimesi çok kötü bir şey olmadığı gibi, ranttan pay istemenizde kötü bir şey değil.
Ortada bir rant oluşacaksa bunun taraflarca paylaşılması doğru olandır.
İkinci bir örnek verecek olursak;
Üçüncü köprü, havaalanı gibi projelerle Arnavutköy’de arsa fiyatları 5 yıl öncesine göre 5 kat arttı. Burada büyük bir rant oluştu. Oluşan bu rantı kimse elinin tersi ile itmiyor, hakkım değil demiyor. Ranttan daha fazla pay almanın derdine düşüyor.
Yeni Tramvay yolları yapılıyor. Yolun ve durakların evinize sitenize yakın olmasını istiyorsunuz. Neden? Çünkü oluşacak rantta evinizin değeri iki kat artacak. Ama yan evler veya siteler yol nedeniyle yıkılsın önemli değil, sizin evinize sitenize bir şey olmasın, rantı artsın.
Yani ranttan pay aldığımız zaman sıkıntı yok, ranttan yeterince pay alamadığımız zaman her şeye karşıyız!