Deniz Gezmiş ve devrimci arkadaşları,bundan tam yarım asır önce, Amerikan 6.Filo Uçak Gemisi askerlerini Dolmabahçe de denize döktüler.
Bu eylemle, tarihe not düşen bu gençleri unutulmaz kılan, anti-emperyalist olmalarıydı.
Bir de madalyonun diğer yüzü vardı. Aldatılma, kandırılma geleneği o yıllarda başlamıştı(!)
Gençler kendilerini ,milliyetçi mukaddesatçı olarak tanımlarken ortak sloganları“Kahrolsun Komünistler” di.
MHP milliyetçilerin, MSP ise mukaddesatçı gençlerin konuşlandıkları partiler oldu.
Emperyalizm, sosyalizm karşısında çaresizlik içindeydi.
Özel mülkiyet düşmanlığı ve ahlaki çöküntü üzerine kurgulanan çirkin senaryo, sosyalizm ile özdeşleştirilince, milliyetçi mukaddesatçı gençler,bilerek ya da bilmeyerek emperyalizmin bekçiliğine soyunmayı yeğlediler.
Zaten, sağ-sol kavgasından bıkan halk, akan kardeş kanının bir an önce durması için, 12 eylül gibi Faşist bir darbeye kucak açtı.
Yoksulluk, yolsuzluk, ekonomik istikrarsızlık gibi temek sorunlar, tali planda kalırken ,terörün önlenmesi öncelik aldı.
Üç sene süren dikta rejimi sonrası ilk genel seçimde,tek başına iktidar olan Turgut Özal’ın ANAP’ı dikensiz gül bahçesine kavuştu.
Diktacılar ,ülkenin kurtuluşunu, milliyetçi mukaddesatçı gençlik yetiştirmekte görünce “Türk İslam Sentezi” anlayışına bel bağlamaları kaçınılmaz oldu.
“Türk İslam sentezi” teorisi ile yetişen gençler, bugün devlet in çok önemli kademelerinde görev yapıyorlar.
Refah, Fazilet gibi partilerin haklı olarak yargı kararlarıyla kapatılması, parti içi çelişkilere sebep olurken ayrışmayı da beraberinde getirdiğine tanık olduk.
Bugün artık, her şey daha berrak.
AKP,milli görüş gömleğini çıkardık derken, anti emperyalist gömleği çıkardıkları anlaşılıyor. Ayrışmanın temelinde, anti emperyalist olup olmamak yatıyor olmakla beraber medya etkisiyle faturayı ödeyen Saadet Partisi oldu.
Bugün, rahmetli Erbakan Hoca gibi, partinin üst kadroların da anti emperyalist bir duruş sergiliyorlar.
Lakin,,seçmen tabanına söz geçirememe ya da anti emperyalist olmanın önemini anlatamama gibi bir zorluk yaşandığı da dikkat çekmiyor değil.
Bu güne kadar,teori ve pratikte uyumsuzluk yaşayan bir Saadet Partisi vardı.
Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun beyanatlarına bakılacak olursa, umut var olmamak için bir sebep yok.
Ne diyordu Sn.Karamollaoğlu..?
“Darbe döneminde hapse girdik. O zaman bile hukuka güven vardı. AKP Ve MHP birlikteliği bir menfaat birliğidir.”
Saadet Partisi seçmen kitlesinin bir başka iki temel eksiği daha var.
Biri, ideolojik sahiplenme yerine, dini siyasete alet ederek politika yapan AKP’yi, kötünün iyisi olarak görme talihsizliği içinde olması.
Bir diğeri de,CHP’ yi anti-emperyalist olarak görmek istemeyişidir ki bu, bugüne kadar bilinçli şekilde sürdürülen bir politikanın ürünüdür.
AKP, ittifak turlarından beklenen sonucu alamayınca, CHP’ye yöneltilen ağır suçlamalardan SP ‘de nasibini fazlasıyla aldı.
Nasıl sonuçlanacağı belirsiz karanlık gidişata ortak olmak istemeyen SP, bakalım kendi tarihini yeniden yazabilecek mi?
2019 seçimleri, SP için önemli bir sınav olacak.
Anti-emperyalist blok içinde yer alması muhtemel olan Saadet Partisi, bu sürecin önemli bir aktörü olup olmayacağını zaman gösterecek.
Hasan TEMEL