Bizim kuşak iyi hatırlar.
İlk körfez savaşında zamanın Başbakanı Turgut Özal, bir koyup üç alacağız diyerek savaş çığırtkanlığına soyunmuştu.
Daha sonra Irak işgaline izin veren 1 Mart tezkeresi ile savaş çığırtkanlığı yine meclis gündemine geldi.
CHP ve cüzi de olsa AKP milletvekillerinin oyları ile reddedilince ödenen bedel de ağır oldu.
CHP, başta ABD olmak üzere diğer emperyalist ülkelerin hedefi haline geldi.
CHP’den umudunu kesen sömürgeci bu ülkeler de, AKP’ye doğru yönelmeyi yeğlediler.
*
O günden sonra ne hikmetse, meclis oylamalarında bağrımıza taş basıp tezkerelere evet deme geleneği hiç bozulmadı!
Oysa CHP tabanı, savaş karşıtlığı ile bilinen bir örgüttü.
Parti politikalarına ters düşen kararlarla varılmak istenen hedef berrak olmadığı gibi, partinin üye profili ile de tezatlık oluşturuyordu.
Yaşanan bu muğlaklık, parti dışında faaliyet gösteren demokrasi güçleri ile olan bağları da kopma noktasına getirdiği gibi, CHP içinde gelecek adına büyük handikap oluşturuyordu.
*
Zaman, Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi unutulur kıldı.
Belli zaman dilimleri içinde orta doğu cehenneminde süreklilik kazanan harekatlar, halkın geneli tarafından da kanıksanınca gerçeklerle yüzleşmek mümkün olmaktan çıktı.
Bunu fırsat bilen iktidar da, Suriye’de terör devleti kurulmasını engellemek, barış koridoru oluşturarak burada yeni yerleşim yerleri kurmak ve mültecileri burada barındırmak gibi bir misyon üstlendi.
*
Ortadoğu politikaları uzmanlık gerektiren bir alan.
Derinliğine irdeleme gibi bir hadsizlik içine girecekte değilim. Lakin aklın yolu bir.
Aklı-selim uzman görüşlerine kulak verildiğinde ülkemizin bu bataklıktan nasıl kurtulacağına dair fikir sahibi olmakla birlikte ağır bedellerin ödeneceği günler bizi bekliyor.
Çünkü AKP, Ortadoğu’nun patronluğuna soyunan ABD ve Rusya’yı, harekatı çaresizlik içinde uzaktan izlediğine inanıyor.
*
Sizce tuhaf değil mi? Tuhaf olduğu gibi, hayra alamette değil.
Cumhurbaşkanının dediği gibi, binlerce Tır dolusu silah ve teçhizatın PYD-YPG güçlerine teslim edilmesi kenara sinmiş bir ülke tavrı olamaz.
Binlerce İŞİD üyesi tutsak esirin Türkiye’nin gözetimine devri söz konusu olması ve güvenli bölge de ABD, Rusya ve AB ülkelerinden maddi yardım almadan bu mültecilerin ikamet edilmeleri, halkın sırtına yüklenmiş ağır bir yük değil de nedir?
*
Ekonomik tehditler savurup yaptırım kararlarını yürürlüğe sokmayı zamana yaymak, beklenti içinde olan bir insanın haleti ruhiyesi olduğunu gösteriyor.
Emin olmamakla birlikte “ali Cengiz” oyunları ile yüzleşeceğimiz günler,haftalar bizi bekliyor.
Cumhuriyetçi senatörün iktisadi yaptırım çabası, Tramp’ın bekleyişe geçmesi, “iyi polis, kötü polis” oyunu değil mi?
Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun yönelttiği yedi soru cevap bulmadığı sürece kuşkular da artarak sürüyor.
*
AKP ve CHP büyük vebal altında.
AKP dış politikası Türkiye’yi dünyada yalnızlaştırıyor.
Spor dahil hayatın her alanı siyasallaştırılıyor.
CHP’nin, dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun ürkek tavrı,AKP’ nin milliyetçi oylara göz kırpmasına kaynak oluşturuyor.
Her şeye rağmen yine de bu harekattan bu ülkenin bir yurttaşı olarak kazançlı çıkmasını arzulamak bir yurttaşlık sorumluluğudur.
Lakin kazançlı çıktığımız harekat hatırlamıyorum.
Umarım bu ilk olur.
Hasan TEMEL