Ahlak bekçiliği..
Her insanın doğasında olan vazgeçilmez tutku..
Bir tür kişinin kendini kanıtlama çabası diyelim.
Resmi dairelerde işimizi görecek birini aramak..
Ya da sıraya kaynamak..!
İş, aş için arayış içinde olmak..
İnsanoğlu var olduğu sürece sorun olacak..
Birlikte yaşayacağız..
Birlikte tartışacağız hepsini..
Bazen anlaşacağız,çözüm üreteceğiz..
Bazen de çözümsüzlüğün derinliklerinde çaresizliklerimizi yaşayacağız..
Yine de ortak yaşam koşullarının peşinden koşacağız.
Hayatı renklendirende biz,çekilmez kılanda..
Kendimizi rahatlatmak için başkalarını suçlayanda biz..!
Sağ-sol benim işim değil diyerek duyarsızlıklar diyarında boğulanda biz.
Mal, mülk edinmek için sağlığımızı feda ederken..
Geri kazanmak içinde debelenir dururuz..
Bu yaman çelişkiyi görmezden gelmekte neyin nesi öyleyse.
Siyasi yaşamda çok sıkça karşılaştığımız bir söz..
“Elini taşın altına koymak”
Kısaca emek vermek,sorumluluk almak.
Hiç görev almayacaksın..
Yapılan icraatları beğenmeyecek,üstüne üstlük hor göreceksin..
Eleştiri denizinde boğmaya çalışacaksın.
Eleştiri yapan kişi yeterliliği olan kişidir..
Toplumsal mutluluğa davetiye çıkaran..
Ben değiL biz diyebilmenin onurunu yüreğinin derinliklerinde yaşayabilenlerdir..
Yoksa “sorunun kendisinde olduğunu anlamayan..
Çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulan..”
Ahlak bekçiliğine soyunan o siyaset maskaralarından söz etmiyorum.
Onlara cevap dahi gerekmez çünkü kendilerini önemsiyorlar o zaman.
Hasan TEMEL