Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak tahliye olunca, tepkiler sert oldu. İddialar, Altan ve Ilıcak’ın FETÖ’nün medya yapılanmasının önde gelen aktörleri oldukları yönündeydi.
Bu iddiayı çürüten mahkeme kararını adil bulmayan çeşitli çevreler ayağa kalktı! Meseleye,özgürlükler bağlamında bakanlar için ise gecikmiş bir karar oldu.
Kararın, kamu vicdanını yaraladığı kadar rahatlattığını da söylemek mümkün.
Kanıtı da,ne CHP ne de AKP tabanında görüş birliğinin söz konusu olmayışı.
AKP’de sakin bekleyiş dikkat çekici.
Yargı üzerindeki vesayetinin varlığına inananlar, karar karşısında sessizliklerini korudular.
Diğer bir kesim ise, sessizliklerine rağmen,FETÖ ile mücadelenin bir hayli sekteye uğratıldığını düşünüyor.Geçmişte Fethullah Gülen cemaati ile ilişkilerini inkar etmeyen AKP yöneticilerine, yine AK Parti tabanı soruyor.
Maddi yada siyasi güce sahip olanlar bir bir tahliye olurken, bankalarına para yatırmaktan başka suçu olmayanlar hala niçin cezaevindeler?
Bu soru tatmin edici cevap bulmadığı sürece, AKP’de çözülmede sürecek.
FETÖ ile mücadelenin sekteye uğratıldığı fikri ağırlık kazanacak ve tabandaki hareketlilik de git gide durağanlaşacak ve güç kaybı devam edecek.
Oysa AKP,12 Eylül ile hesaplaşmak için yola çıkmıştı.
Sivil bir Anayasa fikri bile, on yedi yıllık AKP iktidarın da söylem olmaktan öteye geçmedi.
Sözüm ona, hak ve özgürlük mücadelesini şiar edinmişti.
Demokratikleşme mihmandarlığına soyunma görüntüsü, balon gibi çok çabuk söndü gitti.
CHP’ye gelecek olursak, AKP’den farklı değil. Parti içinde tahliyelere farklı pencerelerden bakan geniş kitleler var.
Sol, sosyal demokrat bir parti olma iddiası taşıyan bir partide üyelerin tahliyeler konusunda ortaklaşamaması bence düşündürücü!
Genel merkez yönetimine yakın olan kesimler,basın özgürlüğü yönünden tahliye kararlarını doğru buldular.
Bir birey olarak, Sn.Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına katılmamak elde değil.
CHP bünyesinde ki karşıt görüş sahipleri ise Ulusalcılar.
O ulusalcılar ki, geçmişte ve günümüzde üstü kapalıda olsa darbelerden medet umar oldular. Daha kötüsü,kendileri gibi düşünmeyenlere de hain damgası vurmaktan geri durmadılar.
Yine de ben ulusalcıların art niyetli olduklarına asla inanmıyorum.
İnandıkları davaya olan aşırı bağlılıkları sağlıklı düşünmelerine engel oluyor.
Cumhuriyet ile birlikte süregelen fikirlerin sorgulanamaz addedilişi, günümüz dünyasından kopuşlarını beslemektedir.
Altan ve Ilıcak’ın tahliyelerine tepki göstermelerinin altında yatan sebep şüphesiz ki, Ergenokon ve Balyoz kumpasında aldıklarına inandıkları aktif roldür.
Bu sebeple,cezaevinde yattıkları süre dikkate alınıp tahliye edildikleri halde,yetersiz görmeleri nedeniyle vicdanları rahatlamadı.
Ve, Ahmet Altan - Nazlı Ilıcak…
Her ikisi de liberal yazarlar sınıfında değerlendirilse de bence, Altan ile Ilıcak aynı potada görülmemeli.
Nazlı Ilıcak’ın gazetecilik yaşamı iktidar şakşakçığı ile geçerken, demokratlığı da kimseye bırakmadı!
Ya Ahmet Altan…
Çağdaş Liberal fikirleriyle iktidar seviciliğinden uzak, 12 eylül sonrası elzem duyulan demokrasi mücadelesinde aktif rol oynadı.
Demokratikleşme, Hak ve Özgürlükler, 12Eylül ile hesaplaşma, Ordu vesayetine karşı mücadele, gazetecilik hayatının ana konuları oldu.
Tahliye üzerinden bir hafta geçmeden ‘pişmanlık duymadığı’ açıklaması, yeniden tutuklanmanın gerekçesi olunca cezaevini boyladı.
Beğenir ya da beğenmezsiniz, takdir eder ya da etmezsiniz.
Günahları ve sevapları ile hep gündem olan ve olmaya da devam edecek olan Ahmet Altan işte bu.
Yaptıkları ortada, bedel ödemekte de üstüne yok.
Ahmet Altan’ın yaptıkları ile kendi yaptıklarınızı bir an mukayese edin.
Ardından, sessizliğe bürünen ve sırça köşklerde yaşamını idame ettirecek olan Ilıcak ile Altan arasındaki farkı gözlemlemeye çalışın.
İnanıyorum ki, daralan, körelmeye yüz tutan ufkunuza iyi gelecektir. Saygılarımla.
Hasan TEMEL