Hedefsiz siyaset olmaz…
Maazallah uzun soluklu bir uğraş olan siyaset yolculuğunda nasıl ve nereye savrulup gittiğinizin farkına dahi varamazsınız.
Bu yolculukta yaya kalmak istemiyorsanız eğer, bu uyarıyı kendinize düstur edinmek zorundasınız.
Bu düstura sadık kalanlar yol almaya devam edecekleri gibi yoldan sapanların yok olup gideceklerinden kuşkunuz olmasın.
Biliyorum, kalem sahibi olanların görevi, yöneticilerin yaptıkları hatalara dikkat çekmek suretiyle, hizmet kalitesinin artmasına yardımcı olmaktır.
Lakin, ara sıra çizgi dışına çıkarak, tertemiz duygularla yola koyulan yerel yöneticilere de kuru bir teşekkürü çok görmemek gerekir.
Bu teşekkür, Binali Dağdeviren’e olunca işin rengi daha da karmaşık bir hal alıyor.
Bir parti üyesinin İlçe Başkanına methiyeler düzmesi sevindirici olmakla beraber, yaratılan algı politikaları ile farklı noktalara çekilebiliyor.
Oysa, teşekkür kelimesinin kullanım oranının yüksek olduğu toplumlar, gelişmiş toplumlardır.
Bundan bi-haber, ortalıkta cirit atan bizim “niyet okuyucuları” bu teşekkürü, beklentilerin dışa vurumu olarak tanımlamak isteyeceklerdir.
Neyse ki, bu niyet okuyucularını dün olduğu gibi bugün de kaale alacak değilim.
Konumuza dönecek olursak, yolumuz kendisiyle hiç kesişmedi.
İyi niyetinden ve çalışkanlığından şüphe duymadığım Binali Dağdeviren, tecrübe sahibi iyi bir yönetici.
Belki de siyasete farklı pencerelerden bakıyor olmamız yolumuzun kesişmesine engel olmuş olabilir.
Benim için parti içi siyasi ilişkilerde ideolojik netlik çok önemli.
Hem de parti tabanını ve seçmen kitlesince önemsenmediğini bildiğim halde.
Çünkü ideolojik netlik , ilkeli, karşısındakine güven telkin eden bir siyaset anlayışının karşılığıdır.
Binali Dağdeviren ise yüreğini ortaya koyarak siyaset yapan, bir güzel insan.
Daha açık bir ifadeyle, işin teori kısmına hiç bulaşmadan, parti üyelerinin kafasını karıştırmaya mahal vermeden, beklentilere cevap vermeye çalışan bir ilçe başkanı.
Seçildiğinde dudak bükenler oldu.
E, nede olsa pratik süzgecinden henüz geçmemiş “kapalı kutu” görüntüsü veriyordu.
Lakin, zaman her şeyin ilacı olmaya devam ediyor.
Üye profili ile “cuk” diye örtüşen ilişkileriyle, tekleme beklentisi içinde olanları sukutu-hayale uğrattı denebilir.
Bakıldığında egolarından arınmış kaprisi olmayan bir yönetici.
İyi niyet, samimiyet, sıcaklık ,sevgi ve saygı gibi elzem duyulan güzelliklere haiz.
Hep samimi ve dostane ilişkiler içinde gördük kendisini.
Çalışkanlığıyla üzerinde dolaşan kara bulutları bir bir dağıtmayı başardı.
Daha açık bir ifadeyle, sokak siyasetinin aranan kanı oldu.
24 Haziran seçimlerine ramak kala ortaya konan performans, Dağdeviren’in kendi hikayesini yazacağını gösteriyor.
Günümüz şartlarında yeni hikaye yazmanın zorluğunu bilmem anlatmaya gerek var mı?
Bu zorluğu aşmayı başaran Binali Dağdeviren gelecekte kendi yazdığı hikayesi ile anılacağından asla kuşku duymuyorum. Esen kalın…
(Not: Gophaber ailesine yeni katılan Mehmet Özçelik Beyefendi, hoş geldiniz sefalar getirdiniz.)
Hasan TEMEL