ABD’nin yerleşik demokrasi tarihinde eşine az rastlanan, üçüncü dünya ülkelerine has bir işgal olayı yaşandı.
Bu işgal, üç yüz yıla yakın demokrasi geçmişine sahip ABD için kara bir leke olup, ağır siyasi ve ekonomik sonuçlar doğuracağından kimsenin şüphesi olmasın.
Çünkü senato İşgalinde dört kişi hayatını kaybetmekle kalmadı,Beyaz Saray’da üst düzey istifalar peşi sıra birbirini takip etti.
Daha da önemlisi, Başkan Joe Biden, yaşananları protesto değil bir ayaklanma olarak gördüğünü söyledi.
Trump cephesine bakıldığında bu açıklama, kendi adına zor günlerin habercisi olduğu halde işgal esnasında ulusal kanallardan ulusa seslenme gereği dahi duymaması partisi ve kendisi adına çok büyük bir talihsizlikti.
Tweet’ırdan yaptığı eve dönün çağrısında seçimlere hile karıştırıldığı ve seçim galibinin kendileri olduğu vurgusuna sığınarak işgalcilere sevgilerini sundu.
Ayrıca işgalci şoven grupların arkasında olduğunu açıkça beyan ederek yaptığı itidal çağrılarının samimiyetsiz olduğunu da göstermiş oldu.
Senato baskını ABD demokrasisine saldırıdır. Bunu fark eden Başkan Yardımcısı Mike Pence’ın seçim sonuçlarına gösterdiği sadakat, takdire şayan bir çıkış olarak görüldü.
Bundan sonra siyasi havayı gözlemleyenlerin dikkati, olayların, ülke geneline yayılma eğilimi içine girip girmeyeceği ve Trump’ın yargı karşısına çıkıp çıkmayacağı üzerine yoğunlaşacak.
Ben şahsen olayların zaman içinde kontrol altına alınacağı ve gittikçe marjinalleşerek eskiye dönüş olacağı beklentisi içindeyim.
Başkan Trump’ı bekleyen tehlike ve demokrasi dışı, kimine göre işgal kimine göre darbe girişimi olarak görülen bu olaylar, dünya liderleri için ders niteliğindedir.
ABD göçmenler tarafından kurulan bir ülke. Milliyeti ne olursa olsun fırsatlar ülkesinin bir ferdi olmanın gururunu Amerikan Rüyası paydasında bütünleştirmeyi başaran yöneticileri zor günler bekliyor.
Bakalım Başkan Biden, farklı milliyetlerden oluşan toplum yapısını eski gücüne kavuşturabilecek mi? Şüphesiz ki bunu zaman gösterecek.
ABD, modern dünyanın en uzun soluklu demokrasisi. Çok farklı etnik kimlik ve inanç gruplarını yeniden derleyip toparlamak hiç de kolay olmayacak.
Beni tanıyanlar, iflah olmaz bir Avrupa Birliği savunucusu olduğumu iyi bilirler. Önemli olanın AB ’ye girmek değil AB kriterlerini ülkemizde hakim kılmanın önemine hep vurgu yaparım.
ABD’deki son ırkçı şoven işgale karşı, Avrupa Birliği ülkelerinde sağcı ya da solcu iktidar partileri bir bütünsellik dahilinde demokrasiye vurgu yaptılar ve Biden’den yana taraf oldular.
Dikta heveslisi Trump ise artık geleceği karanlık bir lider. Görülen o ki, dünya, Avrupa Birliği’nin demokrasi anlayışına muhtaç. Irkçılık karşıtı politikalarının önemi şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Hasan TEMEL