Günlük yazı yazmayınca gündemi takip etmekte zorlaşıyor..
Yine de yazmadan,çizmeden edemiyor insan..
Bir hiç uğruna yitip giden 301 can..
Hiçbir yetkili,maden facialarının %100 önlenebilmesinin mümkün olmadığını söylemesin..
Bunu söyleyen bir başbakan ise hiç söylemesin..
Bir dostumun dediği gibi “40 yıldır Almanya’ya uğramayan bu kader,bizden eksik olmuyorsa..”
Vardır bir sebeb-i hikmet-i..
Oturup aklı selim ortamda bir düşünmek lazım..!
Artık halk olarak silkinme vakti diyemiyorum..
Biat etmekten,kadere boyun eğmekten,umutsuzluktan ve yılgınlıktan kurtulma vakti diyemiyorum..!
Ne güzel de özetlemiş sevgili kardeşim Sevda Önem.
Halk ve devlet ilişkisine, yaşanan korku,acı ve sevgisizliğe atıfta bulunurken..
İşte bütün mesele bu..
Özüne dokunmadan alıntı yapmak istiyorum..
“Maden ocağından çıkan yaralı işçi soruyor..
Çizmelerimi çıkarayım mı?
Vicdanları dağlayan bir soru değil mi?
O soru sömürüden,korkudan,bastırılmışlıktan,geri kalmışlıktan soruluyor..
O soru hastanede azarlayan hemşire’den..
Bankada fırça atan veznedar’dan..
Devlet dairesinde yerin dibine sokan memurdan dolayı soruluyor.
Canınızı acıtan o soru..
Çiftçinin,köylünün,işçinin gittiği her yerde aşağılanması,hor görülmesi,ötekileştirilmesi sebebiyle soruluyor..
İşçiye, canının sedyeden daha önemsiz olduğunu hissettiren neyse..
… işte o neyse..
Ben ondan tiksiniyorum..
Bu ülke de en temiz şeyin senin çizmelerin ve yüreğin olduğunu bilmelisin” diyen sen ve senin gibi milyonlar olsa da sesimizi duyuramıyoruz..
Yine de eline,kalemine o güzel yüreğine sağlık.
Yaşanan acı çok büyük dostlar..
Çok uzaklarda da olsa ağlaşan çocuklar,ana-babalar ve eşler,seslerini duymamak mümkün mü?
Ateş düştüğü yeri yaksa da ülkenin her yanında yürekler yangın yeri..
Tıpkı77’1 mayıs’ında..
12 eylül darbesinde..
Dün gezi olaylarında..
Bugün SOMA’da yaşamları çalınanlar, yürekleri dağlamaya devam ediyor..
Bir devlet düşünün ki..
Günlerce yeraltında kalanların sayısı..
Patlamanın sebepleri üzerinden çelişkili açıklamalar yapa dursun..
Kimse ecel,kader,şehitlik mertebesine ulaşma teraneleri içinde debelenip durmasın..!
Sorumlular belli..
Acıyı kullanarak siyasi ranta çevirmek isteyenler çok yakınımızda..!
Yaşanan belirsizlik ve gerçeklerin üstünü örtme telaşı yetkililerin yüzünden okunmakta..
Yaşam odaları yokmuş..
Hazırlanıyormuş..
Velhasıl özrü kabahatinden büyük..
Ama nafile..
“Güneş balçıkla sıvanmıyor.”
Bu dayanılmaz acılara son vermek istiyorsak eğer..
Çözüm belli..
Demokratik sosyal hukuk devleti..
İşin özü bu..
Demokrasi taleplerimizi yükseltelim..
Ta arş’a kadar..
Çünkü yaşanan acıları önlemenin tek çıkar yolu bu..
Bir görebilsek bunu..
Sustukça,baskılara boyun eğdikçe yeni acıların bizi beklediğini..
Ah bir görebilsek. Saygılarımla.
Hasan TEMEL