Siyasi partiler, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Bu partilere yönelik değerlendirmeler, yönetici hataları ya da muhalefet eleştirileri üzerinden yaratılan algılara hapsedilemez.
Olması gereken, idari ve yürütme işlerini düzenleyen tüzük ve topluma-dünyaya bakışını ortaya koyan program gibi ilkeler bütünlüğü üzerinden yapılmasıdır.
Ne yazık ki bizim gibi kusurlu demokrasiler de, teori ve pratik de çelişkilerle dolu eylem planları içinde olmak, siyasi partilerimizin temel açmazlarından biridir.
Bu nedenle siyasi partilerimiz, parti çıkarlarını önceleyen pragmatik yaklaşımlardan kendilerini uzak tutamıyorlar.
Sebebi de yöneticilerin parti tüzük ve programına sadakatsizliklerinden ziyade,seçmenin faydacı siyaset tarzına olan düşkünlüğüdür.
Oysa Türkiye’nin ilkeli, program dahilin de üretilecek projelerin sesi olacak partilere ihtiyacı var.
Pragmatizmden uzak, ilkeli duruşu ve projeleri üzerinden siyaset geliştiren partilerimizde olmadı değil.
Genel Başkanı Erdal İnönü’nün olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti ve Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın olduğu Sosyal Demokrat Halk Partisi en canlı iki örneğidir.
Bugün de Deva, projeleriyle siyasi tarihimizde yer edinme kavgasının startını veren bir üçüncü istisna parti olacağı hissini en azından bana yaşatıyor.
Çünkü, gençlik, göç,sanayi,turizm,kütür-sanat,dış politika ve güvenlik gibi daha bir çok alan da proje üreterek topluma çözüm seçenekleri sunduğu gibi arkasında da duruyor!
Şüphesiz ki,parti kadrolarının üretilen projelere duyacağı sadakat partinin geleceğine yön verir. Lakin,Türkiye’de proje partilerine yaşam hakkı tanındığı da pek söylenemez.
Deva Partisi,Ankara TED Koleji ve ODTÜ Endüstri mühendisliği bölümünü birincilikle bitiren genç siyasetçi Ali Babacan tarafından kuruldu.
Uzun yıllar AKP içinde dış işleri ve ekonomi bakanlıklarında görev yaparak devlet yönetiminde büyük tecrübe kazandı. Umarım başta AKP olmak üzere daha birçok parti gibi Deva’da, tüzük ve program sadakatsizliği girdabına kapılmaz.
Her ne kadar siyasi eleştirmenler Deva Partisini liberal muhafazakar olarak görseler de başta Ali Babacan olmak üzere yetkili kadrolar kendilerini merkez demokrat olarak tanımlıyorlar.
Parti içinde milliyetçi, muhafazakar, klasik liberal, sosyal liberal ve sosyal demokratların olması bir handikap değil tam terzine partinin zenginliğidir.
Ülkenin temel sorunlarına gösterilen ehemmiyet, geleceğin Türkiye’sin de ihtiyaç duyulacak bir parti olacağını bize gösteriyor.
Bu nedenle, aydınlık Türkiye yolunda merkez sağda ya da solda, tüzük ve programla Deva Patisi ve SHP gibi yüzünü batıya dönmüş demokrat partileri yok saymak hem ülkeye hem de yurttaşa yapılacak olan en büyük siyasi kötülüktür.
Dileğim, CHP ve Deva Partisi gibi diğer partilere de demokrasi baharının gelmesi ve Kılıçdaroğlu öncülüğünde halkın derin nefes almasıdır.
Hasan TEMEL