CHP’ de, parti üyelerinin özgür iradesiyle tecelli eden mahalle delege seçimleri tamamlandı. İlçemize ve ülkemize hayırlı oldun.
Tek liste (ortak) ile sandığa giden mahallelerde katılımın düşük, iki liste ile delegelerin iradesine başvuran mahallelerde ise katılım yüksek oldu.
Keşke tüm mahalleler, asgari çift listeli yarışlara sahne olsa. Her seçim, yoğun katılımlı olmalı ve şölen havasında geçmeli.
İki elin parmak sayısına ulaşan ilçe başkan adayları ikiye düştü.Bunun tek bir sebebi var.
O da, delegeye bağımlı siyaset anlayışından kurtulamamak.
CHP bu eşiği atlamakta zorlanıyor. Çünkü hiç kimse, düşüncelerini iktidara taşıma derdinde değil. Herkes,nasıl seçilirimin hesabında.
Eşiğin atlatmayan ise,yine parti üyeleri. Kaybetmeyi dünyanın sonu olarak görüyorlar çünkü. Fikri iktidarları için, gerektiğinde kaybetmeyi göze alıp aday bile olamıyorlar...
Oysa CHP, içinde farklı renkler barındıran bir mozaik. CHP’de yarışan kişiler değil, bu fikri renkler olmalı ve mutlaka temsil edilmeli... Bu renklerin temsili de, mahallelerden başlamalı.Her mahallede düşünceler yarıştırılmalı.Bir de seçimler, nisbi temsile göre yapılırsa temsilde adalet, tam olarak sağlanmış olur.
CHP, sınıf değil bir kitle partisi.Emek –Sermaye çelişkilerini minimum seviyeye çekmeye çalışan bir parti olmakla birlikte tercihi emekten yana olan bir parti.
Böyle bir parti de düşünce farklılıkları yoksa eğer, partinin örgütsel ve ideolojik yapılanmasında sorun var demektir.
CHP, bir kitle partisi olduğuna göre içinde, Sosyal Demokratların, Ulusalcıların, Sosyalistlerin, demokrat Liberallerin olması kadar doğal ne olabilir ki?
Neden bu guruplara aidiyet duygusu taşıyan partinin kanaat önderleri, parti içi örgütlenmelere giderek aday olmazlar.
Neden bireysel uzlaşı arayışlarının esiri olurlar. Hadi aday çıkarmadınız. Neden kadro hareketi olarak hareket etmezsiniz. O cesareti neden gösteremiyorsunuz.
Haa, birde bir grup tarafından kaleme alınmış, Uzlaşma Hareketi” adı altında yeni arayışlardan söz edelim. Çünkü bunlar, her seçim döneminde ortaya çıkan yerel aktörler!
Keşke içlerinden biri, kaleme aldıkları metinde belirtilen ilkelere sadık kalarak, ilçe başkan adayı olma cesaretini gösterebilseydi.Geçmiş geleceğin aynasıdır. Bu kaçıncı girişiminiz. Her seçim döneminde aynı senaryo. Yine “biz demiştik” masalına mı sığınacaksınız.
Zaten süreç,baştan aşağı yanlış işliyor.Herşey kazanma odaklı.Kimsenin kimseye neden o tarafta bu taraftasın demeye hakkı yok. Delegasyon şekillenmesi üzerinden başkan adayları netleştiği sürece ne liyakatten ne de seçim sonrası huzur ortamından söz edilebilir.
İlçe Başkan adayları,fikri birliktelikler üzerinden yarışa girmiyorlar.Bireysel ittifaklar, bu seçimin sonucunu belirleyecek yine.
Bu sebeple, parti üyesi olmam hasebiyle, kazanan benim İlçe Başkanım. Kimin kazandığının bir önemi yok. Yeter ki kongre de, sevgi ve saygı ortamı eksik olmasın.
Son sözüm, gelecekteki seçimler, bir düşünce etrafında örgütlenen kanat hareketleri arasında olsun. Kanatlar, güçleri oranında ittifaklar yoluyla temsil edilsinler, söz ve karar sahibi olsunlar. Olsunlar ki, sevgi, saygı liyakat ve adalet gibi kavramlar,partinin tüm benliğini sarsın, sarmalasın. Gerçek demokrasi şölenlerinin nasıl yaşandığını, dosta düşmana göstersin. Sevgiyle kalın…
Hasan TEMEL