Sosyolog ve ekonomi politik uzmanı,Alman düşünür Max Weber, meşruiyetin, “yönetilen halkın,yönetici sınıfının yaptıklarının kabullenilebilir ve desteklenebilir olmasına inanmasıdır” der.
Anlaşılacağı gibi,meşruiyet tartışmalarının bir iç politika malzemesi olduğu açık. Anti demokratik yapılar meşru da olsa meşruiyet tartışmaları fazla bir anlam ifade etmez.
Demokrasinin rafa kalktığı durumlarda tek adamlık geçer akçe iken, biat, yani düşünmekten ziyade itaat etmek, erdemlilik olarak görülür..
Kendileri yerine düşünen biri olmasından hoşnutluk duyarlar ya da öyle görünürler.
Varsın görünsünler..
İtaat etsinler..
Ruhen biat etsinler...
İnsanlığa ihanetin bir parçası olduklarını bilerek yada bilmeyerek, istikrar olarak görsünler.
Bilirsiniz, onların sözüm ona kendilerine yakışır demokrasileri vardır..
Zaman zaman demokrat görünme sevdasına kaptırırlar kendilerini..
Meşru değil,seçimlere hile karışmıştır gibi muhalefetin cılız sesleri onlara malzeme oluşturursa da kısa süre içinde de her şey küllenip gider.
Asıl meşruiyet tartışmaları demokratikleşmeyi hedef alan kurumlarda kendine yer bulur.
Küçücük demokratik bir kıvılcım tüm örgütün benliğini sarar.
Meşru görülmeyen her şey meşruiyet kazanır bir anda.
Seçim kazanıldıysa mesele yok.
Kaybedildiyse eğer, meşruiyet korosunun sesi tekrar yükselmeye başlar.
Delegelikler meşru değil.
İl,ilçe yönetimlerinin arkasında örgüt desteği yok..
İl delegeleri,kurultay delegeleri örgütün iradesini yansıtmıyor.
Oldu olacak genel merkez yönetimi meşru değil demeye varacak ölçüde gözlerini karartanlar için meşru olan tek şey, kendileri.
Zaman, bu acımasız suçlamalarında küllenmesine vesile olur..
Kaybedenler böyle..
Ya seçilenlere ne demeli?
Sözüm ona,örgütsel kırgınlıkları giderme yoluna koyulduklarından dem vururlar.
Ama gerçek manada bu çalışmayı yapmazlar.
Kendilerini bir üst kademelere taşımak için her şeyi yapmayı mübah görürler.
Meşruiyet korosu durur mu?
Hemen kendine yeni bir rota çizer.
Artık, yönetimi izleme komitesidirler..
Kendilerine uzatılan sözüm ona zeytin dalı karşılık bulmayacaktır..
Parti menfaatlerini gözeten çalışmalarına destek esirgenmeyeceğinden dem vurulacak..
Ama etkinlik davetlerine icabet edilmeyecek..
Sık sık örgütlerin yönetimlere karşı güvenirlik sorunları yaşandığı dile getirilecek..
Diğer yandan yönetimlerinde kendilerine karşı inandırıcılık sorunu olduğunu dillendirecekler.
Getireceğin küçücük bir eleştiri bile dedikodu ve iftira kampanyası ile boğulmanıza sebep olabilir..!
Küçük ve hakir görürler..
Başarısızlıklarının faturasını da başkalarına kesmekten geri kalmazlar..
Bu iftira ve dedikodu kampanyası yalnızlaşanların da limanı olur ve onlar da güçlerine güç kattıklarını zannederler..
Düşmüş oldukları traji- komik hallerini göremezler..
İşte güzel ülkemden yansıyan siyaset manzaraları..
Tıpkı Deve kuşu hikayesinde olduğu gibi.
Görmemek için ortaya konan bu çaba niye..
Anlayabilmiş değilim..!
Hasan TEMEL