merkez
Hasan TEMEL
Köşe Yazarı
Hasan TEMEL
 

Herkes Kendi Rüyasını Yaşasın

Sokaktaki vatandaş politikanın yalan konuşmak olduğunu söylüyor.    Politika içinde olanlara da çok iyi gözle bakmıyor.                       Kendisinden o kadar emin ki, karşıt görüşte olanı dinleme zahmetinde bile bulunmuyor.                         Hülasa, politikanın ne olduğunu bilmediğini bilmiyor.   Vatandaşı bu düşünceye iten ne?                 Kendime sesli sorduğumda cevabımın çok net.       Kimse kusura bakmasın.          Siyaset-siyasetçi ve halk üçgeninde vukuu bulan çarpık ilişkiler, siyasal çürümenin yegane sebebini oluşturuyor.   Aslında politikacılar, siyasetin insan odaklı bir uğraş olduğunu biliyorlar.              Lakin siyasetçi, siyaseti, menfaatleri doğrultusunda pazarlamaya çalıştığı için halkta oluşan bu algıya hiç de şaşırmamak gerekiyor.   Günümüz demokrasileri kendi menfaatleri yönünde toplumlara yön vermeye çalışıyor. Şahsen ben, dünya da üç kutuplu bir toplumsal yapının oluştuğu kanaatini taşıyorum. İzninizle bu üç kutbu birkaç cümle ile de olsa kategorize etmeye çalışayım.   1.Yurttaşlarına değer veren, yurttaşlarının saadeti için, yoksul ülke halklarının yaşam hakkını dahi hiçe sayan, birey çıkarlarını toplumsal çıkarların önünde gören, ABD’nin ceberut anlayışını içselleştiren toplumsal yapı.   2.Bireyciliği arka plana iten, toplumcu,özgürlükçü,inançlara saygılı,çağdaşlığın simgesi Avrupa Birliği ülkeleri.                         Burada Kuzey Avrupa ülkelerine ayrı bir parantez açmak gerekiyor.         Sebebi de bu ülkelerde ki siyasi iktidarlar Batı Avrupalılara göre daha samimi ve dürüst olmaları.   3.Bireycilik, çıkarcılık, riyakarlık gibi gayri insani duygular içinde boğulan ABD toplumunun kötü bir kopyasıyız.                     Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerleri hiçe sayan ülke iktidarlarının etkisi altında kalan toplumsal yapı.   İsterseniz konuyu fazla dağıtmadan içe dönük tahlillerde bulunarak toplumsal çürümüşlüğe çare arayalım.        Uçlarda yaşayan bir toplumuz.               İnançlarımızı kişisel çıkarlarımıza alet edebiliyoruz.    Yurt dışında yaşayan yurttaşlar, tarikatlar peşinde koşarken, içerde sola Türkiye’de sağa oy vermeleri, ancak ve ancak, kişisel çıkarların esaretine mahküm olmakla izah edilebilir.                    Toplum olarak, “kendi rüyalarımızı başkalarına yaşatma” çabası içinde debelenip duruyoruz.           Tıpkı “iktidar sahiplerinin kendi rüyalarını halka yaşatmaya” çalıştıkları gibi.                   Oysa “herkesin kendi rüyası olmalı ve onu yaşamalı.”    Bunu engellemek toplumsal huzursuzluğun kaynağı olmalı.             AKP’nin seçim stratejisinde bir değişiklik yok.     Gerilim, kutuplaştırma hamleleri, yine revaçta olacak gibi. Varsa yoksa, her geçen gün biraz daha derinleşen ekonomik sıkıntıları unutturmak için gezi olaylarını, terörle ilişkilendirme stratejisini kurgulamak.                                   Sebebi,gezicilerin rüyaları ile iktidar sahiplerinin rüyaları  birbiriyle örtüşmüyor.    Örtüşmediği gibi iktidar sahiplerinin kabusu oluyor.    Oysa gezicilerin istediği tek bir şey var.            Bırakın “herkes kendi rüyasını yaşasın. “                      “Hiç kimse bir başkasını kendine benzetmeye kalkışmasın.”               Fikirlerin hayat bulması, “uğruna ölünecek fikrin oluşması, insanların kendi rüyalarının peşinden koşmasıyla mümkün”olacağına inanıyorlar.     Bu sebeple”fikre silah sesi bulaştırmayan”Batı Avrupa halklarının özgürlük anlayışını kendilerine rehber  edinenler, birlikte kurtuluşun yolunu açmaya çalışıyorlar.           . Hem de demokratik yöntemlerle.    Bunun kötü olan yanı ne..? Esen kalın… Hasan TEMEL
Ekleme Tarihi: 05 Ocak 2019 - Cumartesi

Herkes Kendi Rüyasını Yaşasın

Sokaktaki vatandaş politikanın yalan konuşmak olduğunu söylüyor.   

Politika içinde olanlara da çok iyi gözle bakmıyor.                      

Kendisinden o kadar emin ki, karşıt görüşte olanı dinleme zahmetinde bile bulunmuyor.                        

Hülasa, politikanın ne olduğunu bilmediğini bilmiyor.

 

Vatandaşı bu düşünceye iten ne?                

Kendime sesli sorduğumda cevabımın çok net.      

Kimse kusura bakmasın.         

Siyaset-siyasetçi ve halk üçgeninde vukuu bulan çarpık ilişkiler, siyasal çürümenin yegane sebebini oluşturuyor.

 

Aslında politikacılar, siyasetin insan odaklı bir uğraş olduğunu biliyorlar.             

Lakin siyasetçi, siyaseti, menfaatleri doğrultusunda pazarlamaya çalıştığı için halkta oluşan bu algıya hiç de şaşırmamak gerekiyor.

 

Günümüz demokrasileri kendi menfaatleri yönünde toplumlara yön vermeye çalışıyor.

Şahsen ben, dünya da üç kutuplu bir toplumsal yapının oluştuğu kanaatini taşıyorum. İzninizle bu üç kutbu birkaç cümle ile de olsa kategorize etmeye çalışayım.

 

1.Yurttaşlarına değer veren, yurttaşlarının saadeti için, yoksul ülke halklarının yaşam hakkını dahi hiçe sayan, birey çıkarlarını toplumsal çıkarların önünde gören, ABD’nin ceberut anlayışını içselleştiren toplumsal yapı.

 

2.Bireyciliği arka plana iten, toplumcu,özgürlükçü,inançlara saygılı,çağdaşlığın simgesi Avrupa Birliği ülkeleri.                        

Burada Kuzey Avrupa ülkelerine ayrı bir parantez açmak gerekiyor.        

Sebebi de bu ülkelerde ki siyasi iktidarlar Batı Avrupalılara göre daha samimi ve dürüst olmaları.

 

3.Bireycilik, çıkarcılık, riyakarlık gibi gayri insani duygular içinde boğulan ABD toplumunun kötü bir kopyasıyız.                    

Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerleri hiçe sayan ülke iktidarlarının etkisi altında kalan toplumsal yapı.

 

İsterseniz konuyu fazla dağıtmadan içe dönük tahlillerde bulunarak toplumsal çürümüşlüğe çare arayalım.       

Uçlarda yaşayan bir toplumuz.              

İnançlarımızı kişisel çıkarlarımıza alet edebiliyoruz.   

Yurt dışında yaşayan yurttaşlar, tarikatlar peşinde koşarken, içerde sola Türkiye’de sağa oy vermeleri, ancak ve ancak, kişisel çıkarların esaretine mahküm olmakla izah edilebilir.                 

 

Toplum olarak, “kendi rüyalarımızı başkalarına yaşatma” çabası içinde debelenip duruyoruz.          

Tıpkı “iktidar sahiplerinin kendi rüyalarını halka yaşatmaya” çalıştıkları gibi.                  

Oysa “herkesin kendi rüyası olmalı ve onu yaşamalı.”   

Bunu engellemek toplumsal huzursuzluğun kaynağı olmalı.          

 

AKP’nin seçim stratejisinde bir değişiklik yok.    

Gerilim, kutuplaştırma hamleleri, yine revaçta olacak gibi.

Varsa yoksa, her geçen gün biraz daha derinleşen ekonomik sıkıntıları unutturmak için gezi olaylarını, terörle ilişkilendirme stratejisini kurgulamak.            

                     

Sebebi,gezicilerin rüyaları ile iktidar sahiplerinin rüyaları  birbiriyle örtüşmüyor.   

Örtüşmediği gibi iktidar sahiplerinin kabusu oluyor.   

Oysa gezicilerin istediği tek bir şey var.           

Bırakın “herkes kendi rüyasını yaşasın. “                     

“Hiç kimse bir başkasını kendine benzetmeye kalkışmasın.”            

 

Fikirlerin hayat bulması, “uğruna ölünecek fikrin oluşması, insanların kendi rüyalarının peşinden koşmasıyla mümkün”olacağına inanıyorlar.    

Bu sebeple”fikre silah sesi bulaştırmayan”Batı Avrupa halklarının özgürlük anlayışını kendilerine rehber  edinenler, birlikte kurtuluşun yolunu açmaya çalışıyorlar.           .

Hem de demokratik yöntemlerle.   

Bunun kötü olan yanı ne..?

Esen kalın…

Hasan TEMEL

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gophaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler siyahbet giriş siyahbet giriş