İnsan olarak diğer canlılara karşı üstün vasıflara sahip olmamız, kusursuz bir varlık olduğumuz anlamına gelmez. Çoğu zaman, içimizi çürüten bencillik, ego, cehalet gibi zafiyetlere karşı yenik düşeriz. Panzehiri ise, empati ve sorgulama olmalı. Bu ve benzeribecerilerini kaybeden toplumlarçürümeyi daha yoğun yaşar. Tıpkı bizde olduğu gibi. Malumunuz, bazı zafiyetler insanda,ihtiyaç fazlası ne varsa her şeye sahip olma isteğini körükler! İnsanın çirkin yüzüneışık tutanda işte bu duygudur. Hiç de ahlaki olmadığı gibiolabildiği kadar uzak uzak durmak hayati bir gerekliliktir.
Ne yazık bu kötücül zafiyetler, hayatımızın her alanını sarmış durumda! Bundan payını fazlasıyla alan mecralardan biride siyaset! Oysa siyaset, hizmet odaklı ve halkın çıkarlarını koruma amaçlı onurlu bir uğraş olduğu halde, siyasi kariyer, maddi kazanç, duygu tatmini gibi beklentilere hapsoluyor! Bu teslimiyet bizi, omurgasız siyaset uygulamalarının ikame olduğu bir ortamın içinde çekmekle kalmıyor, bunaltıcı siyasi iklimine derinlik katıyor!
Bugünlerde toplum olarak, kötücül tutum ve davranışlar biriktiren bir siyasetçi ordusu ile karşı karşıyayız. Bu bir hak gaspıdır. Yani halk iradesini yok saymaktır. Ne yazıkki bu siyasetçi hastalığı hızla toplumu sarıp sarmalamış durumda. Esas olan demokratik siyaset koşullarına uygun gelişim göstermek olduğu haldebu zaaflardan arınmakta güçlük çekiliyor.
Az ya da çok, ego, hırs, bencillik gibi beşeri zafiyetlerin kontrol altına alınması toplumsal yarar sağlar. Bu nedenle başta siyasetçiler olmak üzere hepimiz, bir siyasetçinin dediği gibi önce içimizdeki stokçuyu yani her şeyin fazlasına sahip olma arzusundan kendimizi kurtarmalıyız. İşte o zaman, hak hukuk adalet kavramlarının insanlığa sunduğu tüm güzellikler bizimle olacak ve aydınlık Türkiye’nin yarınlarına kucaklaşabileceğiz.
(Yeni yılın, insanlık alemine sağlık, mutluluk,huzur ve barış getirmesini diliyorum.)