merkez
Hasan TEMEL
Köşe Yazarı
Hasan TEMEL
 

‘İNCE İNCE’ HESAPLAŞMA!

Kendince bir isyanın başlangıcıydı “memleket hareketi.”    Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıp yaktığı isyan ateşinin gerekçelerini halka anlatarak, karanlığa bürünen memleketinin aydınlık ışığı olacaktı.    Lakin, güneş gibi doğmayı düşlerken, yandaş medya ekranlarını aydınlatmaktan öteye geçemedi.  Parti kurmama algısıyla, CHP üstünde yaratmak istediği rehavet makyajı, kısa süre de yüzünden akmaya başlayınca oyunu  açık oynamak zorunda kaldı!    Zaten 2023’kadar partileşmeme gayreti içinde olacağını dosta düşmana ilan ettiğinde, siyasete ilgi duyan her birey gibi ben de inandırıcı bulmamıştım.  Hani, haksızlıkta yapmak istemem… Parti kurmak gibi önemli bir eyleme kalkışmak için gerekli şartların olgunlaşmasını beklemenin gerekliliğini tecrübeli bir siyasetçi olarak İnce’de çok iyi biliyordu.        Ne gariptir ki,bekleyerek bulmakta zorlanacağı bu fırsat,Kılıçdaroğlu tarafından kendisine altın tepside sunulmuş oldu.                     Hem de ne sunum!                         Durduk yere öyle bir laf etti ki Kılıçdaroğlu, siyasete ilgi duyan partili partisiz herkesi şoke etti.   CHP’yi sosyal demokrasi ile buluşturma iddiasıyla yola çıkan Genel Başkan,nedendir bilinmez, beklenmedik bir şekilde, sağ-sol kavramlarına karşı olduğunu söylemez mi?                             Millet ittifakını güçlendirmeye dönük bir hamle olduğunu bilmekle birlikte, parti içinde tetikte bekleyen muhalif gruplara koz vermiş oldu.   Tecrübeli bir siyasetçi olan İnce’de, aldığı bu harika ara pasını gole çevirmekte gecikmemek için partileşme yolunda kendine yarenlik yapacak milletvekili arkadaşlarının istifalarını yürürlüğe koydu.    Nihayetinde parti, 10 Aralık Hareketi tarafından işgal edildiğini ve Atatürkçü düşünceden kopartılıp emperyal güçlerin hizmetine sokuldu diyerek noktayı koydu.   Her CHP’li Atatürkçüdür.                     Ben Atatürkçüyüm diyen her kişi Atatürkçü olup, o kişinin Atatürkçülüğünü sorgulamak hiç ama kimsenin haddi değildir.   Gelinen nokta da,  partinin kötü yönetimi dışında, idari, örgütsel ve yapısal sorunlarının önüne geçen ve çözüm bekleyen, daha önemli bir meselesi var.                             Huzurlu ve güvenli bir ortam için,  bir dostun dediği gibi “sosyal demokrasi ve Atatürkçülüğün teorik olarak tartışılmasına ve açıklığa kavuşturulmasına duyulan ihtiyaç gün be gün artıyor.                Gözden kaçırılmak istenen şu gerçek, artık kabul edilmeli.          Sosyal demokrasi ve ulusalcılığı birbiri ile çelişmeyen, biri diğerini tamamlayan iki kavram olarak görmek gerekir, çünkü doğru olan da budur.   Zaten, ulusalcılığın ve sosyal demokrat düşüncenin bir pota da harmanlanmasıyla ortaya çıkan bugünün çağdaş özgürlükçü solu değil mi?                                         Ayrışma girişimlerinden de anlaşıldığı gibi,partinin asıl sorununun,tarihsel geçmişine dayandığı ve tarihsel geçmişiyle hesaplaşamamasından kaynaklandığı çok açık. Bu hesaplaşma mutlaka yapılmalı, ama gün o gün değil.                          Gazeteci yazar Levent Gültekin’in dediği gibi, “demokratik ortamların olmadığı durumlarda parti kimliklerinin fazla ehemmiyeti yok, çünkü parti siyaseti demokrasiler de olur.   Gün, parti kimliklerini geçici de olsa bir süre kenara koymak ve ortak bir dil geliştirerek muhalif demokratik platformlar da mücadele alanını genişletme günüdür.”         CHP yönetiminin de yaptığı bundan ibaret…         Sayın İnce…                                         İstifa ettiğiniz gün, ekranlara düşen sözlerinizle vefasızlıkta en üst sınırı zorladınız.  İl Başkanlığı, Milletvekilliği, Cumhurbaşkanı adaylığı dönemin de, gecesini gündüzüne katan partililerin emeklerini en hafif tabirle hiçe saydınız.   Muhalefete muhalefet ederek, siyasi konumlanma ve parti içi demokrasi taleplerinin seçmen bazında bir değer taşımadığını görememenin körlüğü içindesiniz.          Tabela partisi dediğiniz CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmakla,  kendinizi parti üstü görmenin hezeyanını yaşayan, bir siyasetçi olduğunuzu dosta düşmana ilan ettiniz.  İdeolojik farklılığınızı ileri sürüp istifa edebilirdiniz .                                 Lakin yoldaşlık duygusunu dejenere edip, Atatürkçülüğü tekeliniz altına almaya çalışarak istifa etmeniz, hiç de yakışık almadı.                Yine de yolunuz açık olsun…                              Umarım ’80 öncesi CHP’den kopan Turhan Feyzioğlu’nun Güven Partisi gibi, partiniz, günümüzün “Truva Atı” konumuna düşmez. Keşke şu hassas dönemde o yüksek enerjinizi ve zamanınızı, ‘ince ince’ hesaplaşmaya değil de, bütün muhalif güçlerin bir araya gelerek, güçlendirilmiş parlamenter demokratik sistemin vücut bulmuş hali olan ‘Yeniden Türkiye’nin inşasına verseydiniz. Hasan TEMEL
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2021 - Salı

‘İNCE İNCE’ HESAPLAŞMA!

Kendince bir isyanın başlangıcıydı “memleket hareketi.”   

Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıp yaktığı isyan ateşinin gerekçelerini halka anlatarak, karanlığa bürünen memleketinin aydınlık ışığı olacaktı.   

Lakin, güneş gibi doğmayı düşlerken, yandaş medya ekranlarını aydınlatmaktan öteye geçemedi. 

Parti kurmama algısıyla, CHP üstünde yaratmak istediği rehavet makyajı, kısa süre de yüzünden akmaya başlayınca oyunu  açık oynamak zorunda kaldı!   

Zaten 2023’kadar partileşmeme gayreti içinde olacağını dosta düşmana ilan ettiğinde, siyasete ilgi duyan her birey gibi ben de inandırıcı bulmamıştım. 

Hani, haksızlıkta yapmak istemem…

Parti kurmak gibi önemli bir eyleme kalkışmak için gerekli şartların olgunlaşmasını beklemenin gerekliliğini tecrübeli bir siyasetçi olarak İnce’de çok iyi biliyordu.       

Ne gariptir ki,bekleyerek bulmakta zorlanacağı bu fırsat,Kılıçdaroğlu tarafından kendisine altın tepside sunulmuş oldu.                    

Hem de ne sunum!                        

Durduk yere öyle bir laf etti ki Kılıçdaroğlu, siyasete ilgi duyan partili partisiz herkesi şoke etti.  

CHP’yi sosyal demokrasi ile buluşturma iddiasıyla yola çıkan Genel Başkan,nedendir bilinmez, beklenmedik bir şekilde, sağ-sol kavramlarına karşı olduğunu söylemez mi?                            

Millet ittifakını güçlendirmeye dönük bir hamle olduğunu bilmekle birlikte, parti içinde tetikte bekleyen muhalif gruplara koz vermiş oldu.  

Tecrübeli bir siyasetçi olan İnce’de, aldığı bu harika ara pasını gole çevirmekte gecikmemek için partileşme yolunda kendine yarenlik yapacak milletvekili arkadaşlarının istifalarını yürürlüğe koydu.   

Nihayetinde parti, 10 Aralık Hareketi tarafından işgal edildiğini ve Atatürkçü düşünceden kopartılıp emperyal güçlerin hizmetine sokuldu diyerek noktayı koydu.

 

Her CHP’li Atatürkçüdür.                    

Ben Atatürkçüyüm diyen her kişi Atatürkçü olup, o kişinin Atatürkçülüğünü sorgulamak hiç ama kimsenin haddi değildir.   Gelinen nokta da,  partinin kötü yönetimi dışında, idari, örgütsel ve yapısal sorunlarının önüne geçen ve çözüm bekleyen, daha önemli bir meselesi var.                            

Huzurlu ve güvenli bir ortam için,  bir dostun dediği gibi “sosyal demokrasi ve Atatürkçülüğün teorik olarak tartışılmasına ve açıklığa kavuşturulmasına duyulan ihtiyaç gün be gün artıyor.               

Gözden kaçırılmak istenen şu gerçek, artık kabul edilmeli.         

Sosyal demokrasi ve ulusalcılığı birbiri ile çelişmeyen, biri diğerini tamamlayan iki kavram olarak görmek gerekir, çünkü doğru olan da budur. 

 Zaten, ulusalcılığın ve sosyal demokrat düşüncenin bir pota da harmanlanmasıyla ortaya çıkan bugünün çağdaş özgürlükçü solu değil mi?    

                                   

Ayrışma girişimlerinden de anlaşıldığı gibi,partinin asıl sorununun,tarihsel geçmişine dayandığı ve tarihsel geçmişiyle hesaplaşamamasından kaynaklandığı çok açık.

Bu hesaplaşma mutlaka yapılmalı, ama gün o gün değil.                         

Gazeteci yazar Levent Gültekin’in dediği gibi, “demokratik ortamların olmadığı durumlarda parti kimliklerinin fazla ehemmiyeti yok, çünkü parti siyaseti demokrasiler de olur.  

Gün, parti kimliklerini geçici de olsa bir süre kenara koymak ve ortak bir dil geliştirerek muhalif demokratik platformlar da mücadele alanını genişletme günüdür.”        

CHP yönetiminin de yaptığı bundan ibaret…   

    

Sayın İnce…                                        

İstifa ettiğiniz gün, ekranlara düşen sözlerinizle vefasızlıkta en üst sınırı zorladınız. 

İl Başkanlığı, Milletvekilliği, Cumhurbaşkanı adaylığı dönemin de, gecesini gündüzüne katan partililerin emeklerini en hafif tabirle hiçe saydınız.  

Muhalefete muhalefet ederek, siyasi konumlanma ve parti içi demokrasi taleplerinin seçmen bazında bir değer taşımadığını görememenin körlüğü içindesiniz.         

Tabela partisi dediğiniz CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmakla,  kendinizi parti üstü görmenin hezeyanını yaşayan, bir siyasetçi olduğunuzu dosta düşmana ilan ettiniz. 

İdeolojik farklılığınızı ileri sürüp istifa edebilirdiniz .                                

Lakin yoldaşlık duygusunu dejenere edip, Atatürkçülüğü tekeliniz altına almaya çalışarak istifa etmeniz, hiç de yakışık almadı.               

Yine de yolunuz açık olsun…                             

Umarım ’80 öncesi CHP’den kopan Turhan Feyzioğlu’nun Güven Partisi gibi, partiniz, günümüzün “Truva Atı” konumuna düşmez.

Keşke şu hassas dönemde o yüksek enerjinizi ve zamanınızı, ‘ince ince’ hesaplaşmaya değil de, bütün muhalif güçlerin bir araya gelerek, güçlendirilmiş parlamenter demokratik sistemin vücut bulmuş hali olan ‘Yeniden Türkiye’nin inşasına verseydiniz.

Hasan TEMEL

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gophaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler siyahbet giriş siyahbet giriş