merkez
Hasan TEMEL
Köşe Yazarı
Hasan TEMEL
 

TEHLİKE ÇANLARI…

Zaman, insana büyük tecrübe kazandırıyor.70’li yıllarda terör, günlük yaşamı ülke genelinde derinden etkiliyordu. Adeta yaşamın bir parçasıydı.Hayat zor ama insanlar mutluydu. Önlerine çıkan güçlükleri aşmak için örgütlülüğü esas alanlar çığ gibi çoğaldı. Bu durumdan endişelenen egemen çevreler, çözümü, terör bahanesine sığınarak 12 Eylül ihtilalinde buldular.  Her gün, 20-30 gencin can verdiği o karanlık günlere tanıklık ettik. Eğitimini yarıda bırakanlar oldu. Okumaları için saçlarını süpürge eden Anneler, çocuklarının okula gitmemesi için çabalıyordu .İnsan hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğu o günleri yaşayanlar, günümüzü daha sağlıklı analiz etme şansına sahipler.  12 Eylül ihtilali, menfi yönde, toplumsal yozlaşma ve kirlenmişliği beraberinde getirdi. Bu yozlaşma ve kirlenmişlik, bugünlere değin sürdü. Fakat zaman insan yaşamını değirmen gibi öğütüyor..! O karanlık günlerde korkusuzca faşizme karşı yüreklerini ortaya koyan ve direnen bu kuşağın etkinliğinin zayıfladığını görmek insanın içini acıtıyor.  O dönemde ağırlıklı olarak, emek ve öğrenci çevrelerinden oluşan korkusuz yüreklerin azaldığını görüyoruz. Artık susan ve kaderine razı olan bir halk var. Hak arama mücadelesini, demokrasi ve özgürlük kavgası olarak görmeyen bir halkla karşı karşıyayız, Ülke sorunlarına duyarsız, apolitik kimliğin öne çıktığı bir fotoğrafla yüz yüzeyiz.  35 yıldır süregelen bu evrilme artık tehlikeli boyutlara ulaştı. Siyasi partiler hem yapılanmaları hem de uygulamaları ile demokratik temayüllerden sürekli uzaklaşmaktadırlar. Siyaset tarzında yaşanan bu dikkat çekici menfi değişimler, günümüz sorunlarına çözüm üretmeye engel oluyor.  Siyaset kollektif bir eylem olarak görülmelidir. Bu kollektif eylem kişiyi değil toplumsal fayda sağlayan hizmet üretmeli ve halkın yaşam standardını yükseltmelidir. Bireyselliği içselleştiren bir siyaset tarzının yaratacağı etki, toplumsal yozlaşmanın tohumlarını ekmekten öteye geçmiyor. Toplum olarak geldiğimiz nokta tamda burası. Oysa topluma hizmet esas olmalıdır.  Meclisin, toplumun aynası olduğu söylenir. Halk duyarsızlaştıkça siyasetçilerimiz, halkın verdiği mesajlara kulak asmaz oluyor. Kendi egolarının tatmini için en olmadık bahanelere sığınma yolunu tercih ediyorlar. Hani bir söz vardır,“Şeyh uçmaz, mürit uçurur” diye… Gelinen noktada, partilerin her kademe seçimin de aday olanların çoğu, kendilerini dünyanın merkezi olarak görme gafleti içinde.  Vazgeçilmezlik duygusunun esaretine kapılan bu politikacılar, her geçen gün biraz daha yozlaşan, müritler topluluğu sayesinde olduğunu, görmezden gelme gayreti içinde kendilerini buluyorlar. Ben merkezci siyaset, iliklerimize kadar işlemiş. Megalomanlığın, kendine olan aşırı güven olarak pazarlandığı, bir dönemi yaşıyoruz artık.  Halk olarak üzerimize çöken kara bulutlardan kurtulmak için bir kurtarıcı arıyoruz.Mesih gelecek dertler bitecek misali.! Oysa siyaset arenasında gerçek kurtarıcılar, daima, kendini kurtarıcı olarak görmeyen, birlik ve dayanışmaya inanan, kişiye özgü politikalardan uzak duranlar olmuş ve olacaktır.  Kurultay takvimi gereği, Cumhuriyet Halk Partisi içinde yaşanan yoğun kongreler süreci, bize “şeyh-mürit” ilişkilerinde geldiğimiz noktayı çok açık bir şekilde gösteriyor. Tek çıkar yol bu ve benzeri kişilerden kurtulmak olmalıdır. Aksi takdir de bu durum parti ve parti örgütleri için tehlike çanlarının çalması demektir. Aman dikkat..!
Ekleme Tarihi: 22 Aralık 2015 - Salı

TEHLİKE ÇANLARI…

Zaman, insana büyük tecrübe kazandırıyor.70’li yıllarda terör, günlük yaşamı ülke genelinde derinden etkiliyordu. Adeta yaşamın bir parçasıydı.Hayat zor ama insanlar mutluydu. Önlerine çıkan güçlükleri aşmak için örgütlülüğü esas alanlar çığ gibi çoğaldı. Bu durumdan endişelenen egemen çevreler, çözümü, terör bahanesine sığınarak 12 Eylül ihtilalinde buldular. 

Her gün, 20-30 gencin can verdiği o karanlık günlere tanıklık ettik. Eğitimini yarıda bırakanlar oldu. Okumaları için saçlarını süpürge eden Anneler, çocuklarının okula gitmemesi için çabalıyordu .İnsan hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğu o günleri yaşayanlar, günümüzü daha sağlıklı analiz etme şansına sahipler. 

12 Eylül ihtilali, menfi yönde, toplumsal yozlaşma ve kirlenmişliği beraberinde getirdi. Bu yozlaşma ve kirlenmişlik, bugünlere değin sürdü. Fakat zaman insan yaşamını değirmen gibi öğütüyor..! O karanlık günlerde korkusuzca faşizme karşı yüreklerini ortaya koyan ve direnen bu kuşağın etkinliğinin zayıfladığını görmek insanın içini acıtıyor. 

O dönemde ağırlıklı olarak, emek ve öğrenci çevrelerinden oluşan korkusuz yüreklerin azaldığını görüyoruz. Artık susan ve kaderine razı olan bir halk var. Hak arama mücadelesini, demokrasi ve özgürlük kavgası olarak görmeyen bir halkla karşı karşıyayız, Ülke sorunlarına duyarsız, apolitik kimliğin öne çıktığı bir fotoğrafla yüz yüzeyiz. 

35 yıldır süregelen bu evrilme artık tehlikeli boyutlara ulaştı. Siyasi partiler hem yapılanmaları hem de uygulamaları ile demokratik temayüllerden sürekli uzaklaşmaktadırlar. Siyaset tarzında yaşanan bu dikkat çekici menfi değişimler, günümüz sorunlarına çözüm üretmeye engel oluyor. 

Siyaset kollektif bir eylem olarak görülmelidir. Bu kollektif eylem kişiyi değil toplumsal fayda sağlayan hizmet üretmeli ve halkın yaşam standardını yükseltmelidir. Bireyselliği içselleştiren bir siyaset tarzının yaratacağı etki, toplumsal yozlaşmanın tohumlarını ekmekten öteye geçmiyor. Toplum olarak geldiğimiz nokta tamda burası. Oysa topluma hizmet esas olmalıdır. 

Meclisin, toplumun aynası olduğu söylenir. Halk duyarsızlaştıkça siyasetçilerimiz, halkın verdiği mesajlara kulak asmaz oluyor. Kendi egolarının tatmini için en olmadık bahanelere sığınma yolunu tercih ediyorlar.

Hani bir söz vardır,“Şeyh uçmaz, mürit uçurur” diye…

Gelinen noktada, partilerin her kademe seçimin de aday olanların çoğu, kendilerini dünyanın merkezi olarak görme gafleti içinde. 

Vazgeçilmezlik duygusunun esaretine kapılan bu politikacılar, her geçen gün biraz daha yozlaşan, müritler topluluğu sayesinde olduğunu, görmezden gelme gayreti içinde kendilerini buluyorlar. Ben merkezci siyaset, iliklerimize kadar işlemiş. Megalomanlığın, kendine olan aşırı güven olarak pazarlandığı, bir dönemi yaşıyoruz artık. 

Halk olarak üzerimize çöken kara bulutlardan kurtulmak için bir kurtarıcı arıyoruz.Mesih gelecek dertler bitecek misali.! Oysa siyaset arenasında gerçek kurtarıcılar, daima, kendini kurtarıcı olarak görmeyen, birlik ve dayanışmaya inanan, kişiye özgü politikalardan uzak duranlar olmuş ve olacaktır. 

Kurultay takvimi gereği, Cumhuriyet Halk Partisi içinde yaşanan yoğun kongreler süreci, bize “şeyh-mürit” ilişkilerinde geldiğimiz noktayı çok açık bir şekilde gösteriyor. Tek çıkar yol bu ve benzeri kişilerden kurtulmak olmalıdır. Aksi takdir de bu durum parti ve parti örgütleri için tehlike çanlarının çalması demektir. Aman dikkat..!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gophaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler siyahbet giriş siyahbet giriş