12 Eylül sonrası Türk siyasetine musallat olan en büyük felaketlerden biri, yaşanmakta olan “kavram kargaşası” dır.Üzerinden 35 yıl geçtiği halde, hiçbir şey yerli yerine oturmayınca,siyasete ve siyasetçiye olan güven, her geçen gün azaldıkça azaldı.
Başta Üniversiteler olmak üzere, toplumun okuyan, düşünen, yorumlayan ve sorgulayan kesimlerine siyaset yasağı geldi ve meydan, siyaseti meslek haline getiren ve bundan nemalanan siyaset bezirganlarıyla doldu.
*
Şimdi günümüz gerçeklerini göz ardı etmeden, siyasi partilerimize şöyle bir göz atalım.
Birçok noksanlıklarına rağmen yine de CHP, çağdaş bir parti olma yolunda değişim gösterebilecek tek partidir. Çünkü diğer partilerle kıyaslandığında, sürekli bir arayış içinde olduğunu görüyoruz.
CHP, İç dengelerden olacak, bu değişimi ve dönüşümü sağlayamayan bir parti olarak, bu günlere kadar geldi. Kurultay da alınan kararlar doğrultusunda, Tüzük- Program Kurultaylarının yapılacağı sözü verilmişti…
Taban, bu sözü, hali hazırda Genel Başkan ve MYK’nın temennisi olarak algılarken, bu algının kırılmasına ve Tüzük-Program kurultay takviminin belirlenmesine acil ihtiyaç duyulmaktadır.
CHP’den beklentiler büyük. Bu beklentileri karşılayacak atılımların bir türlü gelmeyişi, ülkemiz adına büyük talihsizlik. Şimdi İhtiyaç duyulduğuna inandığım değişim ve dönüşümün seyri noktasında naçizane düşüncelerimi paylaşmaya çalışacağım.
*
Yazının girişinde kavram kargaşasından söz etmiştim. Bunu anlamlandırmak için örnekleme yoluyla cevap vermeye ve CHP’nin yol haritasını gelin birlikte çizelim.
CHP, Sosyal Demokrat olma iddiası taşıyan bir partidir. Fakat, parti içi demokrasi, yeniden yapılanma gibi alanlarda köklü, değişimlere ihtiyaç duymakla birlikte programda da radikal değişimlere de gereksinim var…
CHP’nin anlam verilemeyen bu günkü ideolojik yapısı, geniş halk kesimlerince yeterince anlaşılamıyor.Güven yitirici politikalarla, iktidar alternatifi bir parti konumuna dönüşmesi engelleniyor.
Asıl enteresan olan, a’ dan z’ye herkes kendini sosyal demokrat olarak tanımlamasına rağmen CHP, bugünkü haliyle, değişim ve özgürlüklerden yana, sosyal demokrat bir parti olmadığı görülüyor.
*
CHP, devletçilik ilkesini olmazsa olmaz olarak görüyor.Eğitim sağlık gibi alanlarda hizmetlerin ücretsiz olmasını savunmkta ve bunların özelleştirilmesine karşı çıkmaktadır…
Bu yapısıyla klasik sosyal demokrat bir parti. Marksist doktrinin ortaya çıkmasıyla sol, Marksizm-Leninizm ile ilişkilendirilmeye başlandığını biliyoruz...
Bu fikri bakış açısı, klasik sosyal demokrat partilerin gelişimine set çekmektedir.Solu, Marksizm ile ilişkilendirmenin yanlışlığının ispatı, gerçek tarihin sayfalarında görmek mümkündür.
Marksizmin güçlenmesiyle, sol düşüncenin içeriği değişti.Sonuç itibarıyla, klasik sosyal demokrat düşünce, değişim ve özgürlüklerden yana.Devletçi yapısı ve Marksizm ile ilişkilendirilmesi toplumda karşılık bulmasını zorlaştırıyor.
*
Bir Sosyal Demokrat olarak, CHP’nin, “Liberal Sol” bir partiye dönüşmesi gerekir. Bu fikre burun kıvıran, sol ile liberalizmin birlikteliğinin imkansızlığını öne sürecek çok kişinin olacağını biliyorum.
Ben Solun ve Liberalizmin birlikteliğinden, “Liberal Sol” bir partinin doğabileceğine inanıyorum.Türkiye’nin bu temelde yapılanan bir partiye büyük ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum…
Biliyorsunuz, 1789 Fransız ihtilali Liberal bir devrimdi. Henüz Marksizm dünyada yoktu.Fransız parlamentosunda, değişimden ve özgürlüklerden yana olanlar başkanın solunda oturdukları için solcu deniyordu.
Klasik Liberalizm, sol ile yan yana gelmeyi dahi reddeder.Piyasa ekonomisini, söz de de kalsa, sivil siyasi hak ve özgürlüklerin genişlemesini savunur.
*
2.Dünya Savaşı sonrası ise, Batı Avrupa devletlerinde birçok “Liberal Sol” kimlikli partiler kuruldu. Türkiye’de bu tür partilere büyük ihtiyaç duyulduğu halde neden kurulmadığını anlamak anlaşılır gibi değil.
CHP “Liberal Sol” (Sosyal Liberalizm) parti olmalıdır…
Çünkü “Toplumsal menfaatleri bireyin özgürlüğü ile uyumlu” görür…
“ Bireysel özgürlük ve Sosyal adalet arasında denge kurmayı amaçlayan politik bir ideoloji” dir…
“Serbest piyasa ekonomisinin günümüzde alternatifi olmadığı”nı savunur…
” Toplanan vergilerin daha çok alt gelirliler lehine dağıtmayı hedefler…”
” Sınıf çatışması yerine sınıfsal bir bütünleşme”yi hedefler…
“Toplumdaki ötekileştirilmiş bireyleri, toplumsal hareketleri, daha çok desteklemeyi” öngörür...
“Devletçilik anlayışının günümüzde verimsizlik doğurduğunu ve artık geçerliliğinin kalmadığı”nı söyler…
“Eğitim/Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini savunur…
“Yardıma muhtaç olan yoksul bireylere yüksek sınıflardan alınan vergiler yoluyla yardım edilmesini” amaçlar…
“Toplanan vergilerin adil bölüşümüyle toplumsal adaletin sağlanacağı” na inanır.
“Türkiye’nin bu siyasi düşünce ile tanışmaya ihtiyacı var…
Bu düşünceyi ” Siyasi hayata yansıtan, Çağdaş” Liberal Sol” bir partiye ihtiyaç var…
Bu ihtiyacı karşılayacak yegane parti, neden Cumhuriyet Halk Partisi olmasın…
Olmalıdır da.
Hasan TEMEL