Seçim sonrası, CHP’nin önünde, çözümü elzem olan temel sorunlara değinmiştim.Bu gün ise kendimizi tanımaya ve tanıtmaya çalışalım! İşe biz kimiz sorusunu kendimize sorarak koyulursak belki arzuladığımız noktaya ulaşabiliriz.Sahi biz kimiz? CHP üyesi olan her üyenin verdiği cevap, kendisinin ve partisinin sosyal demokrat olduğu. Gerçekten öyle mi?
Olmadığına inanmak istiyorum ama sosyal demokrasi yolunda çözüm arayan dağ gibi sorunlar var.Çözümün ilk şartı tüzük ve programı ile sosyal demokrat bir yapılanma ve buna uygun yönetim kadrolarının göreve getirilmesi.Nasıl mı olacak? Bu köşede onlarca kez yazdım.Artık tekrar yapmak istemiyorum.
Gelin biraz da yanılgılarımız üzerinde yoğunlaşalım.Ortada bir yanlışlık var!Kimse buna değinmek istemiyor.Günü kurtarma çabaları, yani kolaycı yaklaşım almış başını gidiyor.Türkiye de maalesef hiçbir parti kendisi olamıyor.Akabinde, bulunduğu ortama göre vaziyet alan ve toplumun güvenine mazhar olamayan yapılar ortaya çıkmakta.
Bir siyasi partinin toplumun tüm katmanlarından oy istemesi kadar doğal bir şey yok.İktidara karşı yürütülen kampanyada şemsiye görevini üstlenme çabasına da saygı duyarım.Ama bu şemsiye altına girme sebebi parti politikaları değil de baskıcı iktidar uygulamalarının üzerine inşa ederseniz söylemden öteye geçmeyeceği açık.
Siyasi partiler benzeşerek değil farklılıklarını halka anlatarak doğru çözümlere yönelmelidirler.Mesela Cumhuriyet Halk Partisi ana muhalefet partisimidir?Evet demeyi çok isterdim ama bence değil.Şöyle ki..
İktidar ve ana muhalefet partileri toplumsal katmanların huzurunu sağlama yolunda başarılı olabilmeleri için Türkiye partisi olma zorunlulukları var.Bu uğurda en başarılı olan AKP’nin bile güney doğudan çekilmesi kendisinde derin yara açmıştır.Bu durum toplumsal huzursuzluğun ve gerilimin tırmanmasının bir işareti değil de nedir?
Ben ana muhalefet partisini her yurttaş gibi iktidara alternatif bir parti olarak görmek isterim.Son 15 yıla baktığımızda yerel yada genel olsun 4-5 seçim yaşadık.Ana muhalefet açısından büyük hüsranların yaşandığı dönemlerden geçtik.Bırakın iktidar olmayı makas her geçen gün biraz daha açıldı.
AKP, gerilim politikalarından besleniyor.Önümüzde duran cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde de aynı tavrını sürdüreceğinden emin olabilirsiniz. AKP’ nin elinden bu silahı almak Cumhuriyet Halk Partisine düşer.Görünen o ki ana muhalefet görevini üstlenebilecek tek parti CHP.Hal böyle oluca toplumsal beklentilerin Cumhuriyet Halk Partisinde vücut bulması doğal.
Bu ülkede öylesine bir hastalık hüküm sürüyor ki kimse üzerine almıyor.Hani derler ya “ağız tadıyla”yaşanan seçim yenilgilerinin sorumluluğunu üzerine alan bir lider henüz görmedim.Bu da demokrasimizin gelişmişliği ile orantılı bir seyir izlenmekte olduğunu bize anlatıyor gibi.Başarısızlığın faturasını birey olarak kendimize kesmezken partilerde bizden farklı değil. Neredeyse seçimde başarısız olan parti yok!
İnsanlık tarihi var olduğu sürece, ama az ama çok, hırsızlık ,yolsuzluk olayları olacak. Sadece yapanları değil seçmen olarak destekçilerini de aynı kefeye koyarak eleştiri dozunu yükseklere taşımak toplumda gerginliğin yanı sıra kutuplaşmayı arttırmaktadır.Yaşanan kutuplaşma içgüdüsel olarak kendini ve taraftarı olduğu yapının korunmasına yöneltmektedir.Sosyal medyada yolsuzluklarla ilgili yaşanan bilgi kirliliğinin gerçeklerin üzerinin örtülmesine, problemlerin gözden kaçırılmasına sebep olduğunu söylemek gerçekçi bir yaklaşım olsa gerek.
Ya cemaat efsanesine ne demeli?Güçleri nedir?Kime destek verdiler?Bir avuç oy uğruna, muhalefette bulunan siyasi partilerin sessiz kalmalarına ne demeli?Benzeşen değil farklılıklarını ortaya koyabilen yapıların halkın teveccühünü kazanabileceğini ne zaman görebileceğiz.
Sonuç itibarıyla sosyal demokrat olduğu iddiası taşıyan partiler, özüne yani emeğe yüzünü dönmeli. Bu değişime kucak açarken geçmiş klasik mücadele biçimlerinin bu günün dünyasında yerinin olmadığını söyleyebilirsiniz.Yeni devrimci mücadele biçimini geliştirme yönünde, gezi olayları ve gezi ruhu önemli bir etken olacaktır. Yeter ki gezi olaylarını iyi analiz edelim ve gezi ruhunu damarlarımızdaki kan gibi değerli kılalım.Naçizane düşüncem, emek öksüz bırakılırsa faturası ağır oluyor.! Saygılarımla.
Hasan TEMEL