merkez
Hasan TEMEL
Köşe Yazarı
Hasan TEMEL
 

İnsan Tüketmeyi Nasılda Sevdik..!

İnsanın içine toplumsal duyarlılık virüsü kaçmayagörsün..! Okul harçlığını çıkartmak için sokakta mendil satan çocuk… Ya da evine ekmek götüremeyen işsiz babanın yüreğinde duyduğu acıyı duymak, hissetmek… insan olmanın gereği değil de nedir.? Bu insani duyguları her daim yüreğimde taşıdım… Sosyal, siyasal, ekonomik ve hatta, kültürel gelişmeleri yakından takip etmeye çalıştım. Tek gayem, iyiyi, güzeli yakalamak, kendimce bu gelişmelerden dersler çıkarmaktı… Elde ettiğim birikimleri de, toplum yararına, elden geldiğince paylaşmak. *Yalnız değildim… Benim gibi virüs saldırısına maruz kalanlar milyonlardı… Her birinin, yüreklerinde duyulan acıların farklı olmadığını biliyorum. Bu milyonlar ki, bir halkın başına gelebileceği her türlü melanetin yaşandığı bir süreçten geçti. Bu süreç, yani, bizim kuşağın yaşadığı dönem, siyahla beyazdan ibaretti..! Hayatın, siyah-beyaz dışında, gri tonlarının da olduğunu görmek istemedik nedense.., Gerilim, kavga, kin ve nefret, hayatımızın bir parçası oldu… Egolarla bezenmiş aşırı bir özgüven, sınır nedir, tanımadı..! Tükenişin resmini çizdik vesselam. ! *Ben ,“Gelen gideni aratır” sözüne pek itibar etmezdim. Lakin, hayat insana, ne düşündüğüne, ne yaptığına bakmaksızın, bazı şeyleri dayatıyor… Salt kendi pencerenden gördüklerinle, sınırlı olmadığını sana gösteriyor. Fikri uyum söz konusu olmasa da, ülke siyasetine nefes olacak siyasetçiler kaybolup gitti… Sağ da olsun solda olsun, bu demokrat yurtsever siyasetçiler korunabilirmiydi..? Acaba, bu gün nasıl bir Türkiye olurdu.? Düşündükçe, siyasete gönül veren biri olarak, bunun ezikliğini yaşıyorum… *Bazıları gençti.. Kimi, Karadeniz’in hırçın dalgaları gibi meydanlarda çağladı durdu… Kimi ise, olgun yaşlarda siyasete kazandırıldı… Yerelde ve genelde destansı projelere imza attı… Kimileri, coşku ve inançlarıyla, halka umut aşılayan siyasetçi oldu… Her biri, siyasi yaşamları değişkenlik gösteren politikacıydı… İsim vermek mi..? Gerekli olduğunu düşünmüyorum… Merkez sağda veya solda, sayılarının onlarca olduğunu biliyoruz. *Aykırıydılar..! Sesli düşünmekte hiç geri düşmediler… Gün geldi, kendi parti üyelerinin verdiği değer, kendi yöneticilerince yok sayıldı… Gün geldi, birikimlerini paylaşacakları ve enerjilerini boşaltacakları arayışlara yöneldiler… Gün geldi, gittikleri yerlerden kovuldular ya da ceketlerini alıp gitmeyi bildiler… Ne söylediklerini umursamadık, dinlemedik hiç birini..! Dinlemediğimiz gibi, hakarete varan ağır ithamlarda bulunma kolaycılığına kaçtık..! Yargılamadan önce aynaya bakmayı akıl edemedik ya da bakmak istemedik..! Oysa, çağdaş dünya ile ilişkilerini geliştiren ve toplum yapısını doğru analiz eden siyasetçilerdi… Her biri kendi kulvarında, toplumsal kurtuluş reçetesini yazma uğraşındaydı. *Gelinen nokta ise hayli düşündürücü… Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı… Farklı düşüncelere, sert, hakaretvari tepki göstermek, adeta haklılığın gerekçesi görülürdü… Yöneticiler ise, kendileri gibi düşünmeyenleri tasfiye etme derdine düştüler… Tasfiyeler neticesinde, nitelikli yönetici sayısı da azaldıkça azalır oldu… Nitelik eksikliği, parti içi seçim taleplerini kalıcı kılınca, siyasi kıyametin alametleri görülmeye başladı… Netice itibarıyla, siyasetin temel sorunu, nitelikli yönetici sayısının azlığıdır. Biz ise ne yapıyoruz..? İnsan tüketmekle meşgulüz… Sonrada ülke siyaseti, neden bu hale geldi diye kendi kendimize hayıflanır olduk… Gerçek suçlular ise yine derin sessizlik içinde… Hasan TEMEL
Ekleme Tarihi: 09 Haziran 2016 - Perşembe

İnsan Tüketmeyi Nasılda Sevdik..!

İnsanın içine toplumsal duyarlılık virüsü kaçmayagörsün..!

Okul harçlığını çıkartmak için sokakta mendil satan çocuk…

Ya da evine ekmek götüremeyen işsiz babanın yüreğinde duyduğu acıyı duymak, hissetmek…

insan olmanın gereği değil de nedir.?

Bu insani duyguları her daim yüreğimde taşıdım…

Sosyal, siyasal, ekonomik ve hatta, kültürel gelişmeleri yakından takip etmeye çalıştım.

Tek gayem, iyiyi, güzeli yakalamak, kendimce bu gelişmelerden dersler çıkarmaktı…

Elde ettiğim birikimleri de, toplum yararına, elden geldiğince paylaşmak.

*
Yalnız değildim…

Benim gibi virüs saldırısına maruz kalanlar milyonlardı…

Her birinin, yüreklerinde duyulan acıların farklı olmadığını biliyorum.

Bu milyonlar ki, bir halkın başına gelebileceği her türlü melanetin yaşandığı bir süreçten geçti.

Bu süreç, yani, bizim kuşağın yaşadığı dönem, siyahla beyazdan ibaretti..!

Hayatın, siyah-beyaz dışında, gri tonlarının da olduğunu görmek istemedik nedense..,

Gerilim, kavga, kin ve nefret, hayatımızın bir parçası oldu…

Egolarla bezenmiş aşırı bir özgüven, sınır nedir, tanımadı..!

Tükenişin resmini çizdik vesselam. !

*
Ben ,“Gelen gideni aratır” sözüne pek itibar etmezdim.

Lakin, hayat insana, ne düşündüğüne, ne yaptığına bakmaksızın, bazı şeyleri dayatıyor…

Salt kendi pencerenden gördüklerinle, sınırlı olmadığını sana gösteriyor.

Fikri uyum söz konusu olmasa da, ülke siyasetine nefes olacak siyasetçiler kaybolup gitti…

Sağ da olsun solda olsun, bu demokrat yurtsever siyasetçiler korunabilirmiydi..?

Acaba, bu gün nasıl bir Türkiye olurdu.?

Düşündükçe, siyasete gönül veren biri olarak, bunun ezikliğini yaşıyorum…

*
Bazıları gençti..

Kimi, Karadeniz’in hırçın dalgaları gibi meydanlarda çağladı durdu…

Kimi ise, olgun yaşlarda siyasete kazandırıldı…

Yerelde ve genelde destansı projelere imza attı…

Kimileri, coşku ve inançlarıyla, halka umut aşılayan siyasetçi oldu…

Her biri, siyasi yaşamları değişkenlik gösteren politikacıydı…

İsim vermek mi..?

Gerekli olduğunu düşünmüyorum…

Merkez sağda veya solda, sayılarının onlarca olduğunu biliyoruz.

*
Aykırıydılar..!

Sesli düşünmekte hiç geri düşmediler…

Gün geldi, kendi parti üyelerinin verdiği değer, kendi yöneticilerince yok sayıldı…

Gün geldi, birikimlerini paylaşacakları ve enerjilerini boşaltacakları arayışlara yöneldiler…

Gün geldi, gittikleri yerlerden kovuldular ya da ceketlerini alıp gitmeyi bildiler…

Ne söylediklerini umursamadık, dinlemedik hiç birini..!

Dinlemediğimiz gibi, hakarete varan ağır ithamlarda bulunma kolaycılığına kaçtık..!

Yargılamadan önce aynaya bakmayı akıl edemedik ya da bakmak istemedik..!

Oysa, çağdaş dünya ile ilişkilerini geliştiren ve toplum yapısını doğru analiz eden siyasetçilerdi…

Her biri kendi kulvarında, toplumsal kurtuluş reçetesini yazma uğraşındaydı.

*
Gelinen nokta ise hayli düşündürücü…

Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı…

Farklı düşüncelere, sert, hakaretvari tepki göstermek, adeta haklılığın gerekçesi görülürdü…

Yöneticiler ise, kendileri gibi düşünmeyenleri tasfiye etme derdine düştüler…

Tasfiyeler neticesinde, nitelikli yönetici sayısı da azaldıkça azalır oldu…

Nitelik eksikliği, parti içi seçim taleplerini kalıcı kılınca, siyasi kıyametin alametleri görülmeye başladı…

Netice itibarıyla, siyasetin temel sorunu, nitelikli yönetici sayısının azlığıdır.

Biz ise ne yapıyoruz..?

İnsan tüketmekle meşgulüz…

Sonrada ülke siyaseti, neden bu hale geldi diye kendi kendimize hayıflanır olduk…

Gerçek suçlular ise yine derin sessizlik içinde…


Hasan TEMEL

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gophaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler siyahbet giriş siyahbet giriş