CHP Kurultayını izlemek, gözlemlemek insana apayrı bir heyecan katıyor.Havasını solumadığım nadir kurultaylardan biriydi, Bir kaç küçük mazerete sığınacak değilim.Televizyon karşına geçip keyifle, iki gün sürecek olan bu demokrasi şölenini evden izlemeyi yeğledim.
Malumunuz,dört adaylı bir yarış olacaktı.Kocasakal ve Eminağaoğlu, 127 delege imzasına ulaşamayınca yarışa katılamadılar.Böylece meydan,Sn.Kemal Kılıçdaroğlu ve Sn.Muharrem İnce’ye kaldı.İzlenimlerime geçmeden önce sormak istiyorum.
Sn.Kocasakal ve Sn.Eminağaoğlu hangi gerekçelere dayanarak aday oldular. CHP Genel başkanlığına aday olmak bu kadar mı ucuz.Canı sıkılan,genel başkan adayı olmamalı ve bu tür arzularına gem vurulmalıdır.
Divana sunulan imza sayıları,algı oluşturma politikalarına yol açacak ölçüde çarpıcı oldu.Kazananın belli olduğu bir oylama yapılacağı kanaati, öne çıkmış olsa da, burası CHP,ne olur ne olmaz, CHP kurultayları her türlü neticeye gebedir,beklentisi içinde olanlarda az değildi.
Genel Başkan adaylarının kürsü hakimiyeti delegelerce önemsenir.Lakin etki sınırını çizmek mümkün değil.Sonuç itibarıyla 166 imza toplayan Sn.İnce, 447 oy aldıysa, kürsü hakimiyeti, kendisine kayda değer bir katkı sağlamış olmalı.
Sn.Kılıçdaroğlu, genel bir konuşma yaparken, Sn.İnce daha çok, parti üyelerine dönük ve parti üst düzey yöneticilerini hedef alan bir sunumu tercih etti.
Kurultayın en tatsız yanı, 49 delegenin her iki adaya da mükerrer imza vermesiydi.Bu rezalet yetmezmiş gibi,mükerrer imzalar,ulufe dağıtır gibi Muharrem İnce hanesine yazma önerisinin,sesli dile getirilmesi genel merkez yöneticilerine ve divan başkanına hiç yakışmadı.
Bu Kurultay imza skandalıyla anılacak.Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Düpedüz yönetim başarısızlığı ve ifşasıdır. Ayrıca,Divan Başkanı Sn.Yılmaz Büyükerşen’in üzerine aldığı bu sorumluluğun, yükünü taşıyamadığına tanık olduk.
Ya Sn.Muharrem İnce’ye ne demeli? Gösterdiği tepki onu haklı kılsa da, tepkinin yaralayıcı sertlikte olması şık olmadı. Umarım farkına varmıştır.Oysa çözümü çok basit olan bu kriz,Kılıçdaroğlu Büyükerşen ve İnce üçgeninde,sessizce çözülebilirdi.
Bu tartışma ortamında, Genel Başkanlık seçimi, sürpriz beklentisi içinde olanlara hayal kırıklığı yaşattı. Çünkü,Kılıçdaroğlu 790, İnce ise 447 oy aldı. Genel merkezin zaferiyle kurultayın birinci etabı da böylece tamamlanmış oldu.
***
PM seçimine gelecek olursak, bence “dağ fare doğurdu”denebilir.”Beklenen köklü değişim olmadığı gibi, partiyi yine aynı kadroların yöneteceği görülüyor.
Parti meclisine katılım talebi yoğun oldu. PM adalığının bazı kıstaslara tabi tutulması,anti demokratik bir uygulama olarak görülmemeli.Çünkü Yaşanan kargaşa,adayların bir mantık süzgecinden geçirilmesini artık zorunlu kılıyor.
60 kişilik parti meclisi seçimi yine listeler savaşına döndü. Genel Başkanın PM listesinin delinmesi bile, parti içi muhalifleri memnun edemedi.Çünkü bu dostlar, siz gidin biz gelelim diyorlar..!
Fakat,Kurultayın kazananı,yine Kılıçdaroğlu ve ekip arkadaşları oldu.
Vay senmisin kazanan?
Hakaret, küçümseme, hakir görme gibi ahlak sınırlarını aşan saldırılar bitmek bilmedi gitti..!
Aday çıkartacaksınız, destekleyeceksiniz, kaybedince de partinin geleceğine dair karalar bağlayacaksınız. Yok böyle bir şey,yapmayın,etmeyin,partinize zarar veriyorsunuz.
Genel kurul kararlarına saygı göstermek için mutlaka kazanmak mı zorundasınız.? İnanın, insanın aklı almıyor..(!) Sözde, ulusalcı olduğunu söyleyen bu arkadaşların söylemlerine dikkatle bakın, Allah aşkına. AKP ağzı ile genel başkana yöneltilen çirkin eleştiriler bitmek bilmiyor.
Oysa, insan bazen kaybederken de kazanır.Kazanmak için suskun kalmayı yeğleyenler, kazandığınızı mı sanıyorsunuz.
Şunu iyi bilin ki,bu kafayla iktidar yüzü görmek imkansız. Gün gelir, kendinizi siyaset çöplüğünde bulur, yok olup gidersiniz. Haberiniz olsun.
***
İzninizle bu son bölümde, kendi duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Hem yazı yazmak, hem de parti üyesi olmak zor mu zor.Lakin yine de yazacağım.
Benim,parti içinde saygı sınırlarını aşanlara birkaç sözüm olacak.Ben sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini benimseyen biriyim.Yani sosyal demokratım.
Nasıl bir sosyal demokrat derseniz,Partinin tüzüğü ve programına bakmanız yeter.Tüzüğün ve programın çizdiği çerçeve, benim kabulüm olduğunu bilmenizi isterim..
Bazı dostlar beni genel merkez yanlısı olmakla itham eder.Sanki suçmuş gibi.Suç olmadığı gibi,utanılacak bir şey de değil.Tam tersine gurur da duyarım.Lakin,farklı düşünen biriyim.
Evet, kurultay sürecinde delege olsaydım, oyum Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na olurdu.Çünkü saygı sınırlarını aşan kesimler, top yekün muhalefet saflarında yer aldıkları gibi ideolojik yakınlığımda yok.
Sayın Kılıçdaroğlu, sekiz yıldır CHP Genel Başkanı.Sosyal Demokratların beklentilerini karşılayacak idari ve örgütsel yapılanmayı gerçekleştiremedi. Ayrıca, tüzük ve program değişimine de hep uzak kaldı.
Dün söylediğim gibi bugünde söylüyorum.Yarın da söylemeye devam edeceğim.Çünkü,kazanmak üzerine siyaset yapan biri ,hiç olmadım.Olmayacağımda.
CHP içinde, parti içi iktidar olma krizine tutulmayan, her iki taraftan da farklı düşünen ciddi bir kitle var. Bu kitleler, ne genel merkez, ne de kendilerini sözde ulusalcı olarak gören muhalefet tarafından, görülmek istenmiyor
CHP içinde, bu iki hakim zihniyetin dışında, partiye sosyal demokrasi reçetesini yazacak kadrolar yok değil, fazlasıyla var.
Kim bu kadrolar derseniz,“Sol Kanat” ve Selin Sayek Böke- İlhan Cihaner gibi düşünsel düzlemde siyaset yapanlar örnek verilebilir.Bu düşünce guruplarını takip etmenizi öneririm.
CHP’de asıl sorun,fikri anlamda tartışmalara imkan verilmeyişi.Yönetim kadrolarına çöreklenen gruplar, partinin demokratikleşmesini engelliyor.
Bu duvar yıkılmalı.! Bu duvarı yıkacak iradeyi ortaya koyacak tek bir güç var.”Sol Kanat ve Selin Sayek Böke-İlhan Cihaner öncülüğündeki fikri kanat hareketleridir.
Bana katılan olur olmaz, benim doğrum bu.Herkesin düşüncesine saygılıyım.
Ama artık şunu görün.
Genel merkeze bayrak açan,sınırları zorlayan kadrolarla değişimden söz ediyor olmanız,bana hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor.
CHP’nin idari,örgütsel ve düşünsel sorunları olduğu gibi tepeden tırnağa değişime ihtiyacı var. Umarım, kendimi doğru ifade etmişimdir.Saygılarımla.
Hasan TEMEL