Cumhurbaşkanı Erdoğan, 100 gün içinden gerçekleştirmeyi hedeflediği projelerini ekranlarda anlatırken önemli bir ayrıntı dikkatimi çekti. Çalışanlara ve emeklilere dair hiçbir şey göremedim.   Dolar beş lirayı geçince, dış güçlere karşı ekonomik savaş startının verilmesi yine gecikmedi.!E, ne de olsa her dara düşüldüğünde, çöküntüyü dış güçlere bağlamak geçer akçe olduğuna göre, ekonomiyi uzmanlarına bırakmayı hayal etmek, düşünülecek en son tercih olacaktır.   Görülen o ki,iş yine başa düştü(!) Erdoğan halka, yastık altında saklanan  altın ve dövizleri bozdurmalarını ve bu savaştan yine muzaffer çıkacaklarını müjdeliyor.Yanlış hatırlamıyorsam, dolar üç seviyesinde iken,biz bu filmi seyretmiş ve bunun bir çözüm olmadığını görmüştük.   Prof.Dr.Erinç Yeldan, “Günde 4,5 trilyon dolarlık işlem hacmi olan uluslararası döviz piyasasına, hane halkının bozdurduğu dövizlerle müdahale edilebileceğini düşünmek iktisat bilimine aykırıdır” diyor. Demek istiyor ki, ülkenin iktisadi yönetimini iktisatçılara bırakın.(!) Tabi anlayanlara…   Seçim başarılarını ekonomik zafer olarak algılamaktan imtina etmeyen bu geniş halk kitleleri olduğu sürece vay halimize! Oynanan oyunu bozmak, her ne kadar CHP’nin sorumluluğunda olsa da iç kavgaları ile gününü gün etmesi anlaşılır gibi değil.(!)   Sözüm, CHP kurultay delegelerine. Çünkü her seçim sonrası olağanüstü kurultay talebini bir mucit edası içinde olağan hale getirdiniz. Eserlerinizle ne kadar övünseniz az(!) Sayeniz de, yeni bir imza süreci ve nafile beklentilerin hayat bulduğu kaotik günler yine CHP’nin kapısını çalmış durumda.   On beş gün süren imza sürecinde yaşanan seviye düşüklüğü, imzaların teslim edilmesiyle tam gaz sürüyor.Sürecekte, çünkü parti içi muhalefet ve iktidar ,sol,sosyal demokrat bir partinin nasıl yönetileceği melekelerinden yoksunlar.   Muhalefet, AK Parti iktidarına reva görmediği sertlik yanlısı saldırıları, Kılıçdaroğlu’na ve genel merkez yöneticilerine reva gördü. Yenir yutulur olmayan suçlamalarla, kesin ihraçlara zemin hazırlayan sözler havada uçuşuyorsa, bu durum parti içi iktidarın da acizliğini göstergesidir..                                                                                                                                                       630 civarında genel merkeze noter onaylı imza teslim edilir de üç beşinin mükerrer, ya da bir kısım imzanın geri çekilmesine sığınmak, sağlıklı bir bakış değildir. Doğal delegeler dışında 500 ve üzeri imza, kurultay için yeterli görülmeli ve gereği derhal yerine getirilmelidir.   Gelinen nokta CHP açısından doğru değerlendirilmeli. İmza vermek kadar vermemekte delege için demokratik bir hak. Karşılıklı ihanet suçlamalarının CHP’ye verdiği tahribat artık görülmeli ve genel merkez yöneticileri rakamlara bakmaksızın kurultaya gitmelidir.   Maalesef,CHP, politika üretim beceriksizliğini sürdürdükçe, hasta AKP’ye derman olmaya devam edecek.Yaptığı siyasi tercihlerle bunu zaten ispatlamış durumda. Parti içinde “değerli yalnızlık” çeken kadrolara şans tanınmadığı sürece bu filmi izlemeye maalesef devam edeceğiz.   Kapsamlı bir tüzük ve program kurultayı için CHP’nin eksikliğini htiği tek şey, parti içinde  “Değerli Yalnızlık” çeken üretken kadroların vitrinde olmayışlarıdır.CHP bu kadrolara kapılarını açtığı anda, beklenen, arzu edilen, iktidara alternatif bir parti kimliğine kavuşacaktır. Hasan TEMEL