Bu yaz siyaset, geçmiş yıllara göre daha sıcak geçecek gibi.Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilecek olması bizim içinde önemli bir deneyim olacak.İlk turda partilerin kendi adaylarını öne sürmeleri ve güçlerini sınamaları seçimin sağlığı açısından iyi olur.İkinci turda farklı kriterlere sahip iki aday yarışacağından halkın tercihlerine de saygı duyulmalı.
Recep Tayip Erdoğan,Abdullah Gül,Kemal Kılıçdaroğlu,Deniz Baykal,Meral Akşener,Kemal Derviş,Metin Feyzioğlu, Işıl Karakaş,Murat KarayalçınTaha Akyol,Cemil Çiçek,Devlet Bahçeli,İlker Başbuğ,Mehmet Haberal,Hikmet Çetin,Altan Öymen,Yılmaz Büyükerşen,İlhan Kesici ve gündeme gelmekle birlikte şu an hatırlayamadığım daha bir çok önemli siyasi şahsiyet.
“Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar” sözü boşuna söylenmemiş.Şüphesiz ki bu önemli siyasi şahsiyetlerin içinde cumhurbaşkanı olmasını istediklerim olduğu gibi asla olmasını arzu etmediğim isimlerde az değil.Önemli olan bireysel kabulden ziyade cumhurbaşkanı olacak şahsiyetin hangi kriterlere sahip olması gerektiği sorusuna doğru cevap verilmesidir.
İlk defa halk tarafından bir cumhurbaşkanı seçimi yapılacak.Halk olarak kime niçin oy verdiğimizi bilmeliyiz.Mesela partiler tarafından cumhurbaşkanlığı kriterlerinin belirlenmesi doğrumudur?Belirlenen kriterlere uygun adaylara sahip çıkılmasının parti bütünlüğü açısından önemi varmıdır?
Veya iktidar partisi dışında kalan partilerin ve kurumların tek çatı altında toplanarak ortak bir aday üzerinde mutabakat sağlanmasının ülkemize ve demokrasimize olan getirileri ve götürüleri ne olabilir.?Bu tür hamlelerin, toplumsal kamplaşmalara davetkar bir davranış olmadığını söyleyebilmek mümkün mü?
Bu ve buna benzer onlarca soru üretilerek sağlıklı değerlendirmeler yapılmalı.Aksi takdirde referandum sonuçlarından farklı olmayan, tamamen yönlendirmeler neticesinde kanaatler oluşturularak ülke demokrasisini zedeleyen ve toplumsal huzursuzluğa sebebiyet veren sonuçlarla yüz yüze kalacağız demektir.
Sn.Başbakan’ın referandum yoluyla AYM ve HSYK’nın yeniden dizayn etmek istedi ve etti de .Buna rağmen AYM ve HSYK tarafından beklentiler karşılanmayınca iktidar partisi yeni düzenlemelerle dayatmalarda bulunmaya başladı.
Demokrasiyle bağdaşmayan, toplumsal huzursuzluğun,kamplaşmanın kaynağını oluşturan ve parlamenter demokratik sistemimizin genleriyle oynayan bir anlayışın, cumhurbaşkanlığı seçiminde belirleyici olması ile yaratacağı tahribatı düşünmek bile duyarlı insanlara ürkütücü geliyor.
AKP iktidarı döneminde cumhuriyetin temel değerleri hiçe sayılıyor.Düşünsel anlamda arzulanan profil dışında birinin diğer muhalif partilerle birlikte cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi özellikle Cumhuriyet Halk Partisinde parti içi krize sebep olabilir.Bence gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir ayrıntı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi AKP’ye teslim edilemeyecek kadar önemli.Ne pahasına olursa olsun AKP’nin elinden bu makamın alınması fikri bana pek gerçekçi gelmiyor.Önemli olan AKP’nin değirmenine su taşıyan değil halkın cumhurbaşkanı olması.Kim olmalıdır sorusundan ziyade nasıl bir cumhurbaşkanı sorusuna toplum olarak cevap aranmalı.Benim bu konuda düşüncem çok net.
Öncelikle cumhurbaşkanı sivil ve çağdaş düşüncenin mimarı olsun.Siyasi geçmişi, sol, sosyal demokrasi mücadelesinde aktif rol oynayan birisi olsun.Evrensel sosyal demokrat değerlere sahip çıksın.Avrupa Birliğini bir çağdaşlık projesi olarak görsün.Kürt sorunu gibi ülkemizin temel politikalarına bugünden farklı bir yaklaşım tarzı ile toplumsal birliğe katkı sunabilsin.Özgürlükçü sol düşüncenin yılmaz savunucusu olsun. İşte benim cumhurbaşkanı adayım.Saygılarımla.
Hasan TEMEL