Hayata soldan bakan biriyim. Sağ partilerle ne gönül, ne de organik hiçbir bağım olmadı. Yine de demokratım diyen herkese gönül kapılarımı daima açık tuttum.
Farklı yaklaşımlara karşı önyargılı olmadığım gibi, önyargıdan arınmayı, fikri birikimlere zenginlik katan ve karşılıklı hoşgörüyü besleyen bir değer olarak gördüm.
Bumları niye söylüyorum. Söylüyorum çünkü, farklı fikir guruplarınca yöneltilen eleştiriler kişiye olduğu gibi, fikir dünyalarına da zenginlik kattığına inandığım için söylüyorum.
Eleştiri hazımsızlığı çekenler kusura bakmayın. Toplum olarak iyiye güzele ulaşmanın yegane yolunun, eleştirileri içselleştirmekten geçtiğini sakın unutmayın.
Malumunuz olduğu gibi, ittifaklara olanak tanıyan bu ucube sistem, küçük partilerin varlıklarını korumakla kalmadı, AKP ve CHP’nin de değirmenine su taşıdı!
Bildiğim AKP, bu seçim sistemi ile yeni bir maceraya atılmaz. Adil olmaktan uzak, parti çıkarlarını ülke çıkarlarının önünde tutan bir seçim sistemi ile sandığa gideceğinden kuşkum yok.
Umut siyasetçiyi besleyen gıdadır. İyi Parti’ye gönül veren dostlar, partilerinin iktidar yolunun, parti içi demokrasiden geçtiği yanılgısına kendilerini kaptırmışlar.
Sakın bana gönül koymayın çünkü “ dost acı söyler.” Başlıktaki soruya cevabım çok net.Şu anki yapınızla iktidar olma şansınız hiç yok.
Siyasi hayatımda duygularla hareket eden biri olmadığım için yerel ile sınırlı da olsa, edindiğim tecrübeler, beni bu fikre sürüklemiş olabilir.
Türkiye’de iktidara gelen partilerin ortak özelliği, merkeze konumlanmış olmalarının yanı sıra, Türkiye Partisi olma yolunda önemli mesafe kat etmiş olmalarıdır.
Mesela, gerçek ülkücü hareketin, merkezi olma iddiası bile, iktidar olamamanız için yeterli bir gerekçe.
Örnek mi? Baraj sınırında gezinen ve kabuğunu kıramayan MHP ne güne duruyor.
Turancılık, Türkçülük, Türk İslam Sentezi gibi kavramlara sıkışıp kalmakla da iktidar olunamaz. Zaten, bu boşluğu halk nezdinde dolduran ülkücü hareketin köklü partisi MHP var.
MHP bu coğrafyada ülkücü hareketin vazgeçilmez en büyük markasıdır. Radikal değişimlere her daim uzak duran Türk halkının bu marka ile vedalaşacağını mı sanıyorsunuz?
Ya da, MHP’yi ülkücü harekete ihanetin odağı görmekle, halkın duygularına hitap edebileceğinizi ve halkın onayını kazanabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Katılırsınız ya da katılmazsınız. Saygı duyarım. Lakin ben böyle düşünüyorum. Demokrasinin en güzel yanı da zaten farklı fikirlerin özgürce ifade edilmesi değil mi?
Şimdi, size bu öngörülerimi besleyen bir örnek vermek istiyorum. Hem de soldan.Belki size ilginç gelecek ama İyi Parti’li dostların hayali ile, birebir örtüşeceğini düşünüyorum.
2002’de kurulan Sosyal Demokrat Halk Partisi’nde (SHP) Gaziosmanpaşa Kurucu İlçe Başkanlığı, İl Saymanlığı ve yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştum..
SHP olarak bizde, CHP’nin ilkelerinden uzaklaştığı ve solu sosyal demokrasiyi temsil etmekten uzak bir görüntü sergilediği iddiası içinde olduk.
Tıpkı şimdi sizin göremediğiniz gibi,bizde CHP’nin Türkiye’nin en büyük markası olduğu gerçeğini göremedik ya da görmezlikten gelmeye çalıştık.
Sonuç mu? Yedi yıl süren bu amansız mücadele, CHP gibi dev bir markanın karşısında kaçınılmaz sonu yaşadı. Yani yenildik, başaramadık.
İktidar mı olmak istiyorsunuz?Kim istemez ki! O zaman değişmelisiniz ve dünyaya çok daha farklı bir pencereden bakmalısınız.
Hep söyledim yine söyleyeceğim. İktidar olmanın yolu, Türk halkının şifrelerini doğru çözmekten geçiyor. AKP’nin başarısının altında yatan tılsım bu. Darısı başınıza…
Hasan TEMEL