İnsan vücudunda asgari birden fazla organ fonksiyonlarında çok ileri derecede işlev bozukluğuna Tıp dilinde “çoklu organ yetmezliği” denir. Tıp bilimi organ yetmezliğini, insandaki organların ihtiyaç duyduğu oksijen miktarının yeterince karşılanamaması olarak açıklar. Bu bilimsel veri,insan hayatını idame ettirmekte organ sağlığının önemini ve bu sağlığı bahşeden ana kaynağın oksijen olduğunu bize gösterir. Hayati tehlike riskini arttıran,çok ciddi sonuçlara gebe,her an kapımızı çalması muhtemel ciddiye alınması gereken bir süreç olduğu çok açık. Ya da bir başka deyişle, yaşam ile ölüm arasındaki çizgi de gidip gelen ve daha çok ölümle biten bir nevi hayata tutunma savaşı da denebilir. İsterseniz lafı daha fazla uzatmadan bu örneklemeden hareketle, devlet denen aygıtın da aynen insan gibi nasıl ‘çoklu organ yetmezliği’ sendromuna kapıldığını açıklamaya çalışalım.   Özgür birey,örgütlü toplum ve demokratik devlet üçlemesini hedefleyen anlayış,siyaseti vesayetaltına alma girişimlerine karşı bir panzehirdir. Bu nedenle, devlet mekanizmasını oluşturan organlara ve bu organların toplumsal duyarlılıklara olan ilgileri doğru analiz edilmeli ve ülke gidişatına kılavuz olunmalıdır. Devlet organları yasama,yürütme ve yargı olmak üzere üç ana başlık altında toplamak mümkün olmakla birlikte dahili organların ülke yönetimindeki etkileri asla küçümsenemez. Bildiğiniz gibi “kuvvetler ayrılığı ilkesi” çağdaş ülkelerde parlamenter sistemin olmazsa olmazları olduğu halde benim ülkem de YASAMA organı, sarayda hazırlanan kanun tekliflerine meşruiyet kazandırma aracı haline getirildi. YÜRÜTME organı ise, ne yazık ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde atanmışların ve Cumhurbaşkanının mutlak tahakkümüne terk edildi ve meclis iradesi yok sayıldı. Devlet aygıtının üçüncüsü YARGI olup, bu organın oluşumunda Cumhurbaşkanı ve başta Adalet Bakanlığı olmak üzere yürütmenin etkinliği ile yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı.   Şüphesizki,devletteki çürüme bu üç temel organla sınırlı değil,Diğer kamu kurum ve kuruluşların da da işlev kaybı artarak sürüyor. Tepeden tırnağa yaygınlaşan fonksiyon bozukluğunun ana nedeni, yönetme meleke kaybı ve liyakatsiz yönetici tercihleridir. Fonksiyon bozukluğu derinlik kazandıkça AKP’nin yaşama tutunma çabası da karşılık bulamıyor. Cumhurbaşkanı Sn.Erdoğan haklı olarak 2023 de yapılması öngörülen genel seçimlerin önemine dikkat çekiyor. İl ve ilçe başkanları ile yaptığı toplantılar da talimatlar yağdırarak çalmadık kapı bırakmamak gibi klasik söylemlerle parti örgütlerini motive etme çabasında. Kendi ailelerinden başlamak üzere eski belediye başkan ve meclis üyelerinin, geçmişte seçilmiş olup an itibarıyla pasif olan kadroların sürece dahil edilmesini tavsiye ediyor. Lakin bunlar nafile uğraşlar. Çünkü,“çoklu organ yetmezliği” kaynaklı teamüllere aykırı yönetme anlayışıyla, halkın uyanışını durdurmaları mümkün olmayacak gibi. Hasan TEMEL