İktisadi ve sosyal politikalar, yaşam kalitesini belirler.
Bu nedenle, vekil olarak tayin ettiğimiz devlet yöneticileri, zeki, ahlaklı ve aynı zamanda liyakat sahibi olmaları lazım.
Aksi halde, maddi manevi bedel ödemek ve ipotek altına girmek kaçınılmaz olur.
Malum,vatandaşın yıl içinde mal ve hizmet üretimi, belli bir para birimi karşılığında değer bulur.
Bu nakdi değer toplamları da o devletin GSMH’ dır.
Yükseliş trendine giren GSMH, o devletin ya da bir başka deyişle halkının, zenginlik göstergesi olduğunu dayatır.
Lakin, demokrasi ile sorunlu ülkeler de GSMH artışı, yoksullukla mücadele de değersizleşebilir.
Çünkü,adil bölüşüm içermeyen bir ‘milli gelir’ artışı, yoksulluğu kalıcı kılar ve sistematik iktisadi krizlere yol açar.
Enflasyon,iktisadi krizlerin bir üründür ve alım gücünü düşürerek vatandaşın felaketine dönüşür.
Aynı zamanda vatandaşın temel sorundur ve sorumlusu da, halkın haklarını korumak için devlet yönetimine talip olan yöneticilerdir.
Merhum Demirel’in dediği gibi hayat pahalılığının sonucu olan açlık ve yoksullukla,insanlar günü kurtarma kavgasına ve geçim derdine düşer.
Milli birlik ve bütünlüğün zarar görmesiyle başlayan yozlaşma,hayat pahalılığının önüne geçer ve ticari ahlakı da tehdit eder boyutlara ulaşır.
Alacaklının alacağını alamadığı, borçlunun da borcunu ödeyemediği bir tablo ortaya çıkar.”
Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarını bile hiçe sayan AKP, enflasyon kaynaklı tahribatları ile ülkeyi uçurumun eşiğine taşıdı.
Bu kural dışılık, halkın yaşam koşullarını ağırlaştırmakla kalmadı, dış dünyaya olan bağımlılığı da beslemiş oldu!
Dünya da hiçbir ülke yoktur ki,açıklanan resmi enflasyon rakamı ile bağımsız araştırma gurupları tarafından açıklanan rakam arasında yüz de yüzün üzerinde fark olsun!
İktidar, emekçilerin ve emeklilerin doğal hakkı olan enflasyon farklarını,TÜİK aracılığı ile işverene aktarmayı kendine vazife edinmiş!
Açıklanan asgari ücret,sermaye ve yandaşları dışında kimseyi memnun etmediği gibi,vatandaşın sırtındaki küfeye sözde ortak olup tepkileri hafifletme hinliği ancak AKP’den beklenen bir adım olabilirdi!
Çünkü AKP, her zaman tekrar ettiğim gibi, kendini iktidar olmaya mecbur hissediyor.
Bu ısrar, cumhuriyetin yüzüncü yılında yine siyasi ve ekonomik kaosun sıkça yaşanacağı günlerin ya da ayların habercisi gibi.
Tam yirmi yıldır yönetim de olan bu iktidardan hala medet ummak ülkeye ve halka yapılacak en büyük kötülük olmalı.
Çünkü hiç bir iktidar,sırtında küfe değil iktidar olmanın sorumluluğunu taşır ve taşıyamadığında ise halkın hakemliğine başvurur.
(Nerede yaşam varsa orada umut vardır. Yeni yıl mutlu ve umutlu geçsin.)
Hasan TEMEL