“Seçimle gelen seçimle gider.”
Bu demokrasi kuralı sadece iktidar partileri için değil aynı zamanda diğer siyasi parti ve kadroları için de geçerlidir.
Lakin CHP yönetimi bu cesareti gösteremedi ve günah çıkarma yolunu tercih edince halkın ezici çoğunluğu nezdinde sınıfta kalmış oldu.
Seçmenin sonuç odaklı olduğunu ve seçim yenilgisini sisteme bağlayan itiraz ve eleştirilere itibar etmediğini göremedi.
Politik seçmen nezdinde bardağı taşıran son damla olarak görülen anayasaya aykırı, seçime dair kanun tasarılarına onay verdi.
Şimdi ise,bu siyasi körlüğü görmezden gelen CHP yönetimi, “değişim” ve “gemiyi güvenli limana çekmek” gibi açıklığa kavuşturmaktan imtina ettiği taahhütlerin gölgesine sığındı!
Şimdi değişim zamanı!
Şu ana kadar İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu değişime dair tek cümle kuramazken, değişimi değişiklik olarak gördükleri endişesi, ilgili çevrelerin yüzlerine yansıyor!
Seçimin galibi AKP ise, kuşatma, olası operasyonlara alt yapı oluşturma,CHP’nin iç dengelerine müdahale ve yargı yoluyla siyaseti dizayn etme özgüveniyle yerel seçimlere hazırlanıyor.
N e yazık ki,sorumluluk algısını besleyen ve geleceğe ışık tutmayan açıklamalarla, futbol deyimi ile orta sahada top çeviriyorlar.
Kabul edelim ki,parti içinde oluşan metafor, fırtınayı önceden öngöremeyen Kılıçdaroğlu ve yol arkadaşlarının eseri olması hasebiyle parti içi kanatları da harekete geçirdi.
Türkiye’nin örgütsel ve ideolojik değişimlerini Tüzük ve program kurultayları ile gerçekleştirmiş sosyal demokrat bir CHP’ye ihtiyacı var.
Daha önce de bu köşede yakın zamanda yazdığım gibi bu ihtiyacı giderecek siyasi kadrolar, her seçim yenilgisinde ortaya çıkan ama hiçbir hazırlığı olmayan geçmiş hizip kalıntıları olamaz.
O zaman ne yapmalı?
Önce, başta CHP tabanı olmak üzere tüm sol çevrelerde heyecan yaratacak sağlam bir özeleştiri yapılmalıdır.
Bu özeleştiri,Kılıçdaroğlu’nun sürece dair siyasi ömrünü netleştirmeli, geleceğin cumhurbaşkanı adayı olacak genel başkan adaylarına adaylık yolunu açmalıdır.
Kurultayda önce toplanacak Tüzük ve Program kurultayları ile köklü değişimler in nasıl olacağını kamuoyunu tatmin edecek şekilde açıklanmalıdır.
Öncelik, partinin kimlik vurgusunun öne çıkarılması olmalıdır.
Merkeze hitap eden Atatürk’çü,emek sermaye çelişkisinde tercihini emekten yana kullanan,laik ve sosyal demokrat bir parti olma kimliğini benimsemelidir.
Parti için de atıl hale getirilen sol ve sosyal demokrat unsurlara her kademede kapılar açılmalı ve itibar iadesi yapılmalıdır.
Tabandan tavana örgütsel ve ideolojik yapılanmaya gidilmeli, kişi yada partileri hedef alan değil, yurttaşın midesine,yaşam tarzına ve özgürlüğüne dokunan politika ve sloganlarla seçmenlerin karşısına çıkılmalıdır.
Bura da bir parantez açarak CHP’nin eski ve yeni sloganlarını kıyaslamak istiyorum.
Bizim gibi yaşı kemale erenler hatırlar, 70’ lerin CHP sloganlarını.
“NE EZEN NE EZİLEN HAKÇA DÜZEN”
“TOPRAK İŞLEYENİN SU KULLANANIN”
80’lerin SHP’si ne diyordu?
“EMEK EN YÜCE DEĞERDİR.”
Ya bu günün CHP’si?
“BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ.”
“HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK.”
“HALKIN UMUDU KILIÇDAROĞLU.”
“HAK HUKUK ADALET”
Bugün ile geçmiş sloganlar kıyaslandığında eski sloganların sosyal demokrasiyi öne çıkaran,kırsal ve kentsel kalkınmayı hedefleyen ve toplumun bütün katmanlarına nüfuz eden sloganlar olduğunu görmek mümkün.
Kılıçdaroğlu eline geçen bu tarihi fırsatı doğru kullanmalı,partideki değişimi tamamlamalı ve CHP tarihine iz bırakmalıdır.
Çünkü bu halk artık,sürekli seçim yenilgilerini konuşan,özeleştiri veren,eleştirilen,eleştiren değil kazanan bir CHP istiyor.
Hasan TEMEL