Tüm dünyada azalan gıda fiyatlarının aksine akaryakıt ve gıda fiyatlarındaki artış artık bir Türkiye
klasiğine dönüştü.
Yaz aylarında çarşı da pazarda enflasyon ateşini düşüremeyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek ve kurmaylarına duyulan güvende böylece sıfırlanış oldu.
Gelin, Ziya Paşa’nın “ Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü ile bire bir örtüşen AKP’nin tarımda
açtığı yaralara ve politikalarına isterseniz birlikte göz atalım!
Bildiğiniz gibi, aile bireylerinin nafakası ile doğrudan ilintili olduğu halde, tarım haberlerine fazla
ilgi gösteren bir toplum değiliz.
Soframızda ki somunu büyütme amaçlı bu haberleri nedense, gereksiz siyasi polemiklere meze
etmekten de kaçınmayız.
Yine de yalnız olmadığımı biliyorum.
Tarıma dair her haber beni gençlik yıllarıma götürür.
Tarım ürünlerinin her çeşidinin yetiştiği bir tarım ambarı olmanın yanı sıra büyük ve küçük baş
hayvan besiciliğinin de kayda değer ülkelerden biriydik.
Sözün özü Türkiye olarak, kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olmanın haklı gururunu yaşardık.
Sanayileşme ve kentleşme ile uyanan toplumsal bilinç, emperyalist güçleri rahatsız edince halka
biçilen elbise tüketime dayalı bir toplumsal yapı oldu.
Sanayileşmeyi tarımdan taviz vermek olarak göstermeye çalışan emperyalist güçlerce köylerden
kentlere göç teşvik edilerek tarımın beli kırıldı!
Avrupalı ise gelişen teknolojiye ve kol gücüne duyulan ihtiyaç azalmasına rağmen tarım ürünleri
üretimine desteğini arttırdı.
Sosyal adaleti yoksullukta eşitlik politikalarında arayan AK Parti ise tarım ve hayvancılığı bitirdi!
Değil destek,engellediği gibi et ve tarım ürünlerini ithal etme politikalarından asla taviz vermedi.
Türkiye, kişi başı milli gelirin yirmide biri olan Sudan’dan, büyükbaş hayvan ithalatı yapacak hale
geldi.
Niçin?
Sözüm ona kontrol dışı enflasyonu düşüreceklermiş!
Malum, besicilik can çekiştiği için tüketici ete hasret kaldı ve artan maliyetler ithalatı körüklüyor.
Değil kırmızı et, tavuk eti bile yiyemeyen halk sokak hayvanları uyutulur gibi uyutulmaya devam
ediliyor!
Oysa Türkiye’nin sahip olduğu koşullar, diğer ülkelere karşı mukayese üstünlüğü olan ülkelerden
biri olmasını gerektiriyordu.
Savaş halinde olan Rusya’dan buğday, Ukrayna’dan yağ ithal eden ülke olmanın ayıbını yaşayan
bir ülke olmamalıydık.
Karadeniz bölgesinde sıkça rastlanan yollara çay dökme protesto eylemlerine benzer eylemlerin
Balıkesir, Bursa, Gaziantep ve Trakya gibi yurdun dört bir yanında yaygınlık göstermesinin acısını
yaşamamalıydık.
“Umut uyanan insanların rüyasıdır.” der Aristoteles.
Öyleyse, Aristoteles’in rüyasına ortak olup soframızdaki somunu neden büyütmeyelim!
Hasan TEMEL