İnsanlık tarihinin hangi dönemine bakarsanız bakın büyük acılarla dolu. Mesela geçtiğimiz 20.yüzyıl’da dünya savaşları,ulusal kurtuluş savaşları,darbeler ve ihtilaller hiç eksik olmadı..!20.yy’ın son çeyreğine misafirlik eden bizler ise ’60 ihtilalini tam hatırlayamasak da ’71 darbesinin ve ’80 ihtilalinin canlı tanıkları olduk.Hala günün Türkiye’sinin tohumlarının o günlerde atılmış olduğunu maalesef anlatabilmiş değiliz. 12 Eylül faşizminin lideri Kenan Evren, “milliyetçi ve mukaddesatçı bir nesil yetiştireceğiz”demişti. Bu,bir neslin yok edilmesi, üniversitelerde bilimin ve siyaset kurumlarında eğitimli kadrolarının dışlanması anlamına geliyordu.Bilime ev sahipliği yapan üniversitelerin paydaşları olan öğrencilere siyaset yasağının getirilmesi ve 1402’likler olarak hala hafızalarımızdan silinmeyen öğretim üyelerinin tasfiyesi unutulabilir mi? Unutmadık ve unutmayacağızda.Acılarıyla yitip giden hayatlar olmayacağız.Kalpleri memleket sevdası ile dolu gençlerin el ele kol kola alanlara akmaya başladığını görmek umutlarımızı tazeliyor.Umutlarımızın hiçbir zaman tükenmemiş olması an itibarıyla mevcut düzene karşı yenilmişlik gerçeğinin üzerini örtemez.Evet kaybeden bizler olsak da her şey bitmiş değil. Çünkü toplumu dönüştürmek kolay değil.Türk toplumunun, tarihi boyunca merkezi otoriteye prim tanıyan, güçlü liderlere teveccühünü gösteren, demokrasi kültürünü içselleştirmekten uzak bir davranış sergilediğini biliyoruz.Toplumun bu zafiyetini iyi bilen egemen çevrelerin, darbe ve ihtilallerle beslenerek güçlendirilmesi ,bugünkü iktidar zihniyetinin toplum üzerine musallat olmasına sebep olmuştur. Ülke yangın yerine döndü..! Siyaset ve siyaset kurumları kirlendi..! Kurumlar arası kavga had sahha da olsa da biat zihniyeti toplumsal dönüşümün önünde set oluşturuyor.Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki, açık açık tarafsız olmadığını ima ediyor.İsmini zikretmese de açık açık AKP’ye oy istemekten geri kalmıyor.Ve buna sessiz kalarak destek veren bir kesim var. Cumhuriyet tarihinde bu ilk defa olan bir şey değil.12 Eylül faşist askeri anayasası ile birlikte demokrasiye dönüş yolunda devlet başkanı Kenan Evren’in MDP Genel Başkanı Turgut Sunalp’e verdiği destek hala hafızalarımızda.Her ikisinin ortak özelliği, demokratik ortamın olmadığı sözde demokrasi söylemleriyle halkın dikkatinin başka yönlere çekildiği ve başarılı olunduğu ortamlarda gerçekleşmiş olduğudur. Bunları dile getirmenin, biat esareti altında olanlara bir fayda sağladığını düşünmek oldukça zor.Çünkü onlara atfedilen görev, talimatları sorgulamadan kabullenmek ve uygulamaya sokmaktır.Bunların temel karakteristik özelliği “çamur at izi kalsın” anlayışı ile hareket etmeleridir.Zat-ı muhterem bir arkadaşımız da CHP’ye verip veriştirirken aslında kendini tarif etmiş..! Sanayici ve bankacılar gibi elitist bir grup,medya ve sanat baronları,besleme sermaye,parti teşkilatlarının genel merkeze bağlılığı, faiz lobisi, seçmeninin bıkkınlığı. Kısaca bürokratik oligarşi tahakkümü altında bir CHP tanımlamasında bulunmuş.İnsan, ‘El insaf ya’ demekten kendini alamıyor..! Bir köşe yazısı düşünün ki tek bir satırı doğru olmasın. Olmayabiliyor demek ki. Çocuklarınıza bırakacağınız miras eğer bu yalanlar olacaksa Allah sizi affetsin derim.Peygamberler bile Allah’ın kulu olduklarını ve hata yapmaktan korktuklarını söylerler.Yöneticilerinizi ve partinizi eleştirmeyi günahmış gibi göreceksiniz ama başkalarına acımasızca saldıracaksınız.Bu insanlık adına utanç verici,bilesiniz. Yazımı Usta yazar Aziz Nesin’in güzel bir sözünden esinlenerek bitirmek istiyorum.Usta’nın anlatmak istediği, insanlar merkezi otoritenin altına girince, merkezi otoritenin gücünü kendi güçleri olarak görürlermiş.Bu uyarı arkadaşlarımızın kulağına küpe olsun.!Gücün ışıltısına esir düşmek kimseye fayda sağlamaz.Saygılarımla. Hasan TEMEL