Gelin, siyasetin kasvetli havasından biraz uzaklaşalım. Çünkü, arka plandaAKP-MHP restleşmesi,Özgür Özel’e reva görülen linç kampanyasıve Kobani Olayları davası mahkeme kararları toplumu çok yordu. Payına düşeni alan bir birey olarak,siyaseten‘sıtkımsıyrıldı’noktasına geldiğimi de söyleyebilirim. Bu nedenle bugünkü gündemimiz Fenerbahçe Kongresi olsun.
Bildiğiniz gibi Fenerbahçe Türk futbolunda “varlığı dert yokluğu bin bir dert” olan Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri. Eski başkan Aziz Yıldırım ve Ali Koç arasında geçmesi muhtemel nefes kesen yarış, 8-9 Haziran’da Şükrü Saraçoğlu’ stadyumunda sahnelenecek! Taraflı tarafsız spor kamuoyunun büyük ilgisini çeken bu kongreye dair naçizane düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kapitalist sistemde profesyonel futbolkar amaçlı devasa bir sektör.. Ne amaçla kullanıldığını bilmekle birlikte hayatımın büyük bölümünde amatörcede olsa futbolla ilişkim hep sıcak oldu! Sahip olmak,kazanmak,üstünlük sağlamakgibi,insanların duygularını tatmin etme araçlarından biri haline gelen futbol bağımlılığı zafiyetse ben o zafiyeti yaşadım ve yaşıyorum. Yine de,toplumgenelinin ilgi duyduğu bu seyir/temaşa oyununa doğrudan cephe almayı şahsen doğru bulmuyorum. Çünkü,toplumsal kopukluğu besleyen gereksiz bir eylem olarak görüyorum.
Bildiğiniz gibi Fenerbahçe son on yıldır süper ligde şampiyon olamıyor. Başkanlık koltuğunda oturan Ali Koç, şampiyonluk hasretine son veremediği içindir kiunutulmaz bir yarış bizi bekliyor olacak.Kehanette bulunacak değilim, lakin geçen kongrede olduğu gibi bu sefer de ezici çoğunlukla bir Ali Koç zaferi beklentisine kimse kendini kaptırmasın.Çünkü,altı yıllık başkanlık döneminde Fenerbahçe’ye şampiyonluk kazandıramadığı gibikendisive ekip arkadaşlarıda çok yıprandı.
Adaylara gelince; Aziz Yıldırım herhangi bir proje sunmuyor. Taraftarın duygularını okşayan şampiyonluk vaadi ile seçim yarışının galibi olacağına inanıyor. Geçmişte tesisleşme hamleleri ile dikkat çeken bir başkanın kısa vade de şampiyonluk sözü ile kongre delegeleri karşısına çıkması kısmen de olsa kabul edilebilir. Lakin, çağdaş yöneticilik anlayışından uzak olan bu yaklaşım, ne yazık ki özürlü demokrasilere sahip bizim gibi ülkelerde alıcı buluyor!
Ali Koç ise iki dönemle, çıraklık ve kalfalık dönemini tamamladı. Dik duruşu ve teslimiyetten uzak, tehditlere boyun eğmeyen kişiliğiyle camianın gönlüne taht kuran bir başkan oldu.Evet sportif başarısızlık var ama mali disiplin açısından başarılı bir dönem geçirdiğini söylemek mümkün.Çünkü Koç, Aziz Yıldırım döneminde borç sarmalına düşen Fenerbahçe’yi ekonomik kriz kaynaklı devasa döviz artışlarına karşı kulübü korumayı bildi. Yıldırım ise, son dört yılında Fenerbahçe’ye şampiyonluk hasreti yaşatan, kulübü borç sarmalına sokarak stadyum gelirlerini dahi ipotek altına sokan bir başkan.
Yine de bunu tolere edilebilir olduğunu düşünsem dedivan toplantılarına katılmaması, kamuyu karşısında konuşması, Ali Bey’e başkan/başkanımız diye hitap etmekten imtina etmesi ve görev teslim törenine katılmaması bence saygı sınırlarını aşan davranışlardı. Bu nedenle rahmetli İslam Çupi’nin“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür.Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz.” veciz tarifine uygun bir başkan adayı olması hasebiyle Ali Koç tekrar Fenerbahçe Kulübü başkanı olmalıdır.
Hasan TEMEL