Tatil, bir yıl boyunca sarf edilen efor sonucu vukuu bulan fiziksel yıpranmanın yeniden tazelenmesi için önemli bir ihtiyaç.
İçimde uzun zamandır uhde olarak duran Orta Avrupa turunu gerçekleştirme fırsatını yakaladım.Zihinsel-fiziksel ve fikirsel anlamda bana çok şey kattı diyebilirim.
Tur boyunca katılımcıları bir orkestra şefi gibi ahenk ve disiplin içinde yöneten ve keyifli günler geçirmemize vesile olan sevgili arkadaşımız Hülya Güllüoğlu ve arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek az diyelim ve konumuza dönelim.
1917 Ekim devrimi ve 2.dünya savaşı sonrası daha da güç kazanan sosyalizm ve kapitalizm,halklar üzerinde kendi algılarını egemen kılma yarışına girdiklerine şahit olduk.
Ortada bir gerçek var ki Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte sosyalist blokta oluşan yenilmişlik duygusu insanlarda gelecek endişesini de tetiklediğini gördük.
Bu coğrafya da yaşananlar gençlik yıllarımızın ezberleriydiler. Bu ezberleri güçlendirecek yada bozacak detayları yakalama heyecanı içinde yola koyuldum.
İlk durağımız Macaristan’ın başkenti Budapeşte…
Geniş caddelerinin yanı sıra Tuna nehrinin şehri boydan boya bölmesi ayrı bir güzellik katarken halkın yaşamış olduğu ekonomik sıkıntılar kendisini fazlasıyla hissettirmekte.
Onlarında bir Recep Tayyip Erdoğan’ları var!
Avrupa Birliği içinde olsalar da Macaristan hükümeti, AB kriterlerine uyma noktasında sürekli sorun yaratan politikaları öne çıkartmakta.Bu uyumsuzluk, ekonomik gelişmenin önüne set çekerken bu durumun daha uzun yıllar sürmesine sebep olacağını gösteriyor.
Macaristan-Budapeşte,Slovakya-Bratislava,Avusturya-Viyana,Almanya Dresden ve Çek Cumhuriyeti-Prag olmak üzere haftalık turumuzu tamamladık
Her ülkenin ortak özelliği, geçmişlerine sahip çıkmaları,sanat ve kültür kentleri olmaları ve “önce insan” anlayışını hayatın her alanında hissettiriyor olmaları.
Gezi boyunca gördüğüm güzelliklerden ziyade arayışlarıma ve elde ettiğim sonuçlara kısaca değinmek istiyorum.Çünkü gezinin benim açımdan anlam kazanabilmesinin tek yolunun bu olduğunu söyleyebilirim.
Çocukluk yıllarından hatırladığım 1968 Prag baharı eylemlerine ve öncesinde sosyalist devrimlere ev sahipliği yapan bu cadde ve sokaklara kitaplardan olan aşinalığımızın gerçeğe dönüşmesi beni mutlu ederken AB’nin ortaya koyduğu ekonomik vizyona uygun politika ve kadrolarla Çek Cumhuriyetinin özellikle Almanya tarafından “ayrıcalıklı evlat”muamelesi görmesi ekonomik ve sosyal gelişimin kısa zamanda ileri boyutlara taşıyacağına işaret etmektedir.
İnsanların Akdeniz insanı gibi sıcak kanlı olmasını beklemek biraz zor.Çünkü, geçmişten gelen tedirginlik insanların yüzünden okunuyor.Sonuç olarak gezi boyunca cevap arayışı içinde olduğum soruyu rehberimiz aracılığı ile yaşlı bir Prag vatandaşına sorma fırsatını bulurken aldığım cevap beni fazlasıyla tatmin etti.
Bildiğiniz gibi 1990’da Sosyalist blok’un çökmesiyle Orta Avrupa devletlerinde yaşanan sistem değişiklikleri ülkeleri bilinmezlikler diyarına sürüklerken gelinen noktanın aldığım cevapta saklı olduğunu gördüm.
Sorum kısa ve netti. 1990 öncesi mi yoksa sonrası mı?
Cevap; “1990 öncesi paramız vardı alacak bir şey yoktu, şimdi her şey var alacak paramız yok”
Bu cevap,insanlık tarihinin mutluluk ve huzur arayışının bitmediğini ve daha uzun yıllar süreceğini göstermektedir.Saygılarımla.
Hasan TEMEL