Türkiye,iki turlu seçimin ilk deneyimini yaşadı.Psikolojik baskı yaratan deneyim eksikliği seçmeni çok yordu. İlk turdaki beş puanlık farkla moral üstünlüğünü, cumhur ittifakına geçti.Bu seçim Cumhuriyet tarihinin belki de en adaletsiz seçimi olarak hatırlanacak. % 47,84 oy alan Kılıçdaroğlu karşısında % 52,16 ile Tayyip Erdoğan, 13.cumhurbaşkanı olarak ipi göğüsledi. 28 Mayıs bir seçimden öteydi. Kimine göre bir referandum, bir rejim değişikliği ya da geleceğe ışık tutma olarak okunan bir sürecin finaliydi. Yaşayan ölüleri dahi sandığa taşıma maharetiyle AKP yine öne çıktı.Ve adil olmayan bir seçimin kazananı oldu. Yine de, ülkemize ve halkımıza hayırlı olsun. İsterseniz,seçim sürecinde millet ve cumhur ittifakı cephelerinde yaşanan gelişmelere birlikte bir göz atalım!
Cumhur İttifakı Cephesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kazanmak için her şeyi yaptı! Anayasa’nın 101.maddesi çok açıktı!”Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı olabilir.”diyor. Tartışmaya kapalı sarih bir madde olmasına rağmen, YSK’ görmezden gelerek Erdoğan’a yeniden adaylık yolunu açtı. Seçim öncesin de,Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları istifa etme gereği bile duymadılar.Haksız rekabete yol açarak seçime gölge düşürdüler. Devlete ait tüm imkanların AKP için seferber edildiği seçimde ibadet yerleri , irtibat bürolarına ve propaganda alanlarına dönüştü. Montaj videolarla yaratılan algılar üzerinden milliyetçilik inşa edildi. Millet ittifakı bileşenleri sürekli gayrı-milli olmakla suçlandı. Boş tencere, iktidarı kentler de sarsmadı değil. Lakin düşük emekli maaş düzenlemeleri kırsalda müspet yönde etkisini gösterdi. Medya ve TRT… Halkın vergileriyle ayakta duran ve eşitlik ilkesine sıkı sıkıya bağlı olması gereken TRT!Muhalefeti el ele vererek adeta linç ettiler! AKP’nin kara seçim propagandasının öznesi oldular. Kısaca seçmen,değişime onay vermeyerek,altıyüzyıllık merkezi otoriteye olan sadakat geleneğini çağdaş demokratik hayata tercih etmiş oldu.
Millet İttifakı Cephesi
Kılıçdaroğlu,kin ve nefret diline karşı sevgi ve barış dilini kullandı.Ve adaletsiz yarışın kaybedeni oldu. Lakin seçim sonrası yaptığı ilk değerlendirme, beklentilerin çok uzağında kaldı! Bilirsiniz, başarıya ortak olmak adına yarışan iyi gün dostları vardır.İşte onlar seçim kaybedilince sorumluluk almaktan kaçarak hemen saldırıya geçtiler. O hizip artıkları ki, faturayı Kılıçdaroğlu’na kesme gafletine düştüler.Türk toplumunun sosyolojik yapısından bi-haber olduklarını da dosta düşmana gösterdiler! Oysa Kılıçdaroğlu’nun aldığı %47,8 asla küçümsenecek bir oran değildi. %25 oy potansiyeline
sahip bir liderin %50+1’le cumhurbaşkanı olma kararlılığı vardı orta yerde ama bunu bile görmek istemeyenlere ne denebilir ki! Bildiğiniz gibi altılı masa çalışmaları ortalama bir yıl sürdü.Masa ilk ağır darbeyi, Akşener masayı devirince aldı.Bu aksiyon, seçmende güvensizlik ve çok başlılık algısı yarattı. Panikleyen İyi Parti tabanının 1/3’ü de MHP ve AKP saflarına geri dönüş yaptı. Erdoğan, HDP ve PKK üzerinden CHP’yi terör örgütleri ile ilişkilendirdi.Hedefi CHP tabanı değildi. Yoğun milliyetçilik dalgası altında gelgitler yaşayan İyi Parti tabanıydı. Diğer yanda, içten içe CHP’nin seçim kaybetmesi için el ovuşturan sözde CHP’liler de vardı. Sonuç belli olur olmaz, Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet ettiler. Oysa bu hizip kalıntıları, MYK ve PM istişare sonuçlarının beklenmesini gayet iyi biliyorlar. Ama bilmezden gelerek linç kültürünü devreye soktular. İyisi mi onları kendi hallerine bırakalım. Son sözümüz de,muhtemel radikal değişimlerin tüm demokrasi güçlerine sirayet etmesiyle “hak-hukuk ve adalet” için alınacak“yola devam” kararının, er ya da geç baharı müjdelemesine vesile olsun.
Hasan TEMEL