“Zamane Gençliği…”
Biz yaşı kemale erenlerin dili…
Eleştirel ve biraz da küçümseyici bir yaklaşım…
Hoş, gençlerin aldırdığı da yok ya!Saygılarından olsa gerek, asla kırıcı olmazlar…
Susarlar, dinlerler, çok da ilgi gösterirler…
Lakin, doğruluğuna inandıkları yoldan da, geri adım atmazlar.
Kuşaklararası çelişkilerde, kim haklı kim haksız sorgulamasına girmezler…
Bizim kuşağı haklı görürler…
Görürler görmesine de, sadece dönemsel olarak haklı ideallerle bezenmiş bir kuşak olarak…
Hepsi bu…
Askeri disipline gelemezler…
Özgürlüklerine çok ama düşkündürler…
Dışarıdan gelen her türlü baskıya kapalı ve asla zorlayıcı değiller.
Silahla işleri yok.
Silahsa eğer, tek silahları özgürlük aşkları ve demokrasiye olan bağlılıkları.
Gezi gençliği ile benzerlik taşırlar…
Özgüvenleri yüksek, analitik düşünceye sıkı sıkıya bağlılar…
Örgütlü hareket etmezler ve teknoloji ile haşır neşir oldukları da sır değil…
Kendi hedefini kendi belirleyen bir gençlik…
Geçmişe saygı da kusur etmeyen ,ama kurtuluşu geçmişte aramayan bir gençlik…
Malum, milenyum ve sorası dünyaya göz kırptılar!
Dünün bebeleri, bugünün ülke kaderine etki edecek, yağız gençleri oldular her biri…
Artık söz ve karar sahibi onlar…
Tercihlerini yapmadan önce düşünecekler, tartışacaklar, soracaklar, sorgulayacaklar ve karar verecekler…
Kim haklı kim haksız…
Ezberlerinden vazgeçemeyen bizler mi,yoksa zamane geçliği yakıştırması yaptığımız, Z kuşağımı?
İyisi mi, büyük şair Nazım Usta’ya kulak vermekte fayda var…
Ne diyordu büyük Usta?
“Ben sadece ölen babamdan ileri,
Doğacak çocuğumdan geriyim.
Ve bir kavganın adsız neferiyim”
Bence tartışma bitmiş olmalı…
Zamane gençliği diye suçladığımız bu gençlere güvenmeli…
Ezberlerimiz var!
Hayatımızın son demlerini yaşar olduk…
Hala ezberlerimizden vazgeçebilmiş değiliz…
Hayat her birimizi sağa sola savurdukça, hiç mi değişmedik acaba?
Tabi ki değiştik…
Değiştik değişmesine de…
Yaşadığımız değişimi, itiraf etmekte zorlanıyoruz…
Bütün mesele bu!
Hasan TEMEL