Bildiğiniz gibi çok kısa bir süre önce Latin Amerika ülkesi Şili’de, devlet başkanlığı seçimi yapıldı.
Seçimin galibi, Cumhuriyetçi Parti’nin faşist adayı Jose Antonio Kast karşısında, eski bir öğrenci lideri olan 35 yaşındaki sol ittifakın adayı Gabriel Boric oldu.
İnancım odur ki, seçimde oluşan sol dalga, salt Güney Amerika değil, Avrupa ülkelerini de etkisi altına alacaktır.
Çünkü Şili,sadece‘neo- liberal’ politikaların deney laboratuarı’ olan bir ülke olmanın dışında her zaman ezilen yoksul halklara da umut ışığı olmuştur.
Çok yakında,sürekli gelgitler yaşayan ve istikrar arayışında sınıfta kalan, yine bir Güney Amerika ülkesi Brezilya’da seçim var.
Gelen haberler,Şili’de esen rüzgarların Brezilya semalarına ulaştığı ve anket şirketleri tarafından solun iktidarının şimdiden ilan edildiği yönünde.
Ayrıca geçtiğimiz eylül ayında yapılan Almanya Federal Meclis seçimlerinin galibi de Olaf Scholz liderliğinde ki Sosyal Demokrat Parti oldu. ,
Devasa bir ekonomik güce sahip Almanya gibi bir ülke halkının bu tercihi, diğer ülkeler üzerinde de mutlaka etki bırakacaktır.
Türkiye özelinde meseleyi ele alırsak, değişim talebine cevap vermek için demokratik bir yapıya ihtiyaç duyulacağı çok açık.
AKP ise,hızla demokrasiden uzaklaşmakla kalmıyor, sosyal devlet ile sosyal yardımlar arasında kurduğu bağla, ‘yoksullukta eşitliği” kalıcı hale getirmenin kavgasını veriyor.
Çünkü yürürlüğe konmak istenen ve insan beynini yakan politikalar, halkın yoksulluğunu ve ucuz iş gücünü zorunlu kılıyor.
Lakin,liyakat sahibi siyasi ve ekonomi analistlerine kulak verdiğiniz de AKP’nin çabalarının nafile olduğu yönünde.
Türkiye’de;
13 milyon EMEKLİ …
25 milyon KAYIT ALTINA ALINMIŞ ÇALIŞAN var.Uzmanlara göre bu verilere dayanarak sağlıklı bir denklem oluşturmak asla mümkün değil. Çünkü,gelişmiş istikrarlı ekonomiler de, her dört çalışana bir emekli düşüyor.
Biz de ise çalışan sayısı emekli sayısının iki katı.
Bu oran, emekli havuzunun boş kalacağının göstergesi olduğu gibi gelecekte emekli maaşlarının ödenemeyeceğinin de habercisidir.
Oysa çözüm basit…
Acilen kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalı ve açlık sınırının altında kalan emekli maaşları için emekli havuzu doldurulmalıdır!
“Bir devletin karı, para değil halkının refahıdır.”
Bunu ana kuralı dikkate almadığınız takdir de, iktisat bilimini hiçe sayan politikalarınızın, nelere sebep olacağını, cümle aleme örnek olmakla kalmayacağınız gibi, bunun utancını yaşamaktan da kurtulamayacaksınız.
Asgari ücrete yapılan takribi %50 zam kayda değer görülebilir.
Lakin kayıpların telafisinden ibaret olduğu gibi dört kişilik bir ailenin açlık sınırının altında bir ücrete mahkum edildiği gerçeğini değiştirmiyor.
AKP, ücretleri asgari ücret de sabitleyerek ucuz iş gücü ile üretimi arttırmak ve ihracat yoluyla iktisadi dar boğazdan çıkış arayışı içinde.
Lakin, güven ortamının olmadığı bir yerde bu politikanın hayat bulması asla mümkün değil.
Görünen o ki, Yaşar Kemal’in “Merhaba” şiirin de dediği gibi “ dünyanın ucundan efil efil esen “ sol dip dalga yeli, Avrupa semalarını da sarıp sarmalayacak gibi.
Son sözümüz de,’İnsanın içini ısıtan, geleceğe umutla baktıran o bahar esintilerine az kaldı’ olsun ve Barış, Dostluk ve Kardeşlik temennisiyle tüm insanlık aleminin yeni yılı kutlu oldun diyerek bugünlük vedalaşalım. Saygılarımla.
Hasan TEMEL