Bilindiği üzere 6306 sayılı kanun ve yönetmeliğe göre, devletin teşvik ve hibeleri ile depreme karşı risk taşıyan binalar yenilenmektedir. Ancak uygulamada bazı aksaklıklarla karşılaşılmaktadır. Kanuna göre bir binadan bir kişinin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sitesinden lisanslı bir firmayı tercih edip, bedelini o firmaya ödediği zaman, o bina için analiz işlemleri başlatılmaktadır. Bu işlerin safahati için 37. Makalemde detaylı olarak açıklanmaktadır. Risk analizi yapılacak binaya laboratuar incelemesi için gidildiğinde dirençle karşılaşılırsa kolluk kuvvetleri ile (polis, jandarma ve mahkeme heyeti) girilip gerekli ölçü ve numuneler alınabilmektedir. Bütün raporlar tamamlanıp Bakanlığın sitesi üzerinden lisanslı firmaların erişebildiği programa yüklenip, bakanlığın takibinde(manipülasyon yapılmaması için) rapor tamamlanır.
Bina 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği hükümlerine göre incelenir, riskli çıktığı takdirde bu durumdan geri dönüş yoktur. Bu aşamadan sonra 15 günlük bir süreç hesaplara itiraz etmek için verilmektedir. Sonrasında 60 gün ve 30 gün daha süre verilir, bu süre sonunda Belediye tarafından elektrik, gaz ve su kesintileri yapılmakta ve binayı maliklerin terk etmesi için tebliğ yapılmaktadır. Malikler binayı yıkmaz ise, idare kendisi yıkıp bedelini de cezası ile tapuya haciz koymaktadır. Buradaki amaç riskli binalarda depremde can kaybı yaşanmasını önlemektir. Ancak asıl sorun bundan sonra başlamaktadır. Eğer maliklerin (arsa ve bağımsız bölüm sayısının) 2/3’ü aynı görüşte ise, istemeyen 1/3’ün hakkı satışa çıkarılmaktadır. Bedeli lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanlarınca tespit edilip ve sonucunda da mutlaka satılıp bu sorun ortadan kaldırılmaktadır.
Yıkılan binanın yerine yenisi yapılması için imar fazlası oluşuyor ise fazla kısmın satış bedeli inşaat maliyetini karşılıyorsa müteahhitler hiç bedel talep etmeden inşaatı yapabilmektedir. Ancak imar artışı yoksa malikler yapım bedeli artı müteahhit karı vererek inşaatlarını yenileyebilirler. Bunun için bakanlık 10 yıl vadeli kredi vermekte ve faizin %40’ını da hibe olarak düşürmekte veya 18 ay boyunca kira desteğini hibe olarak vermektedir. Bir yandan böyle teşviklerle binalar yenilensin derken diğer taraftan otopark yönetmeliği ile yenilenmeler sekteye uğramaktadır. Yeni yönetmeliğe göre, arsa alanı 250 m2’den küçük parsellerde risk raporu almış binalar otopark bedeli yatırarak ruhsat alabilmektedir. (Haziran 2023 tarihine kadar bu alan 350 m2’ye geçici olarak çıkarıldı.) Bunların dışında kalanlar ise bina altlarında otopark göstermek zorunda kalmaktadır. Diğer bir sorun ise, %25 otopark bedeli yatırılıp ruhsat ve iskan alınan ve dönüşen binalar için, kalan %75 için taahhütname ile belediyece otopark yapıldığı zaman ödeneceği konusu önü açık ve bilinmeyen bir bedel olarak tapuya işleniyor. Varsayalım belediye 10 yıl sonra yaptı ve size otopark gösterdi, o zamanki maliyet ve arsa payı ne olur ve daireler satıldığı zaman verilen taahhütname yeni sahibini ne derece bağlar bilinmemektedir.
Gelişen çağdaş zamanda, dünyada artan araç sayısı ile otopark ihtiyacı gerçekten her ülkede sorun teşkil etmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu sorun şu şekilde çözülmektedir. Bütün park alanlarının altı, okullar, kamu binaları ve hatta yolların altı aç kapa suretiyle otopark olarak inşa etmektedirler. Buna örnek Barselona ve Madrid şehirleri verilebilir.
Şehir plancılarının artık donatı alanlarını düzenlerken en başta otopark alanlarını düşünmeleri gerekmektedir. Yerleşmiş kent planlarında otopark yeri ilan edilen alanların istimlakı gerçekleşirse yurtdışındaki örnekler gibi burada yapılabilirse bu hizmetten sonra kazanacağı bedel tahmin edilerek ödenmesi adildir. Yoksa bizdeki gibi bugün en düşük değerden istimlakının yapılması vatandaş için yıkım olmaktadır.
Deprem gerçeği ülkemizde kapıda beklerken bu sorunlara gerek kamu ve kuruluşların gerekse vatandaşın ortak bir noktada buluşarak hemen dönüşüm sağlamaları gerekmektedir.
Depremsiz günler dileklerimle
Saygılarımla
Mustafa Demir
İnşaat Yüksek Mühendisi